Savaş Filmleri

1937 yılında Çin'de, ikinci Çin-Japon savaşı sırasında, bir cenaze, bir rahip, John defin hazırlamak için Nanjing'deki Katolik kilisesine gelir. Vardıklarında kendisini yalnız yetişkin manastır kız öğrencileri ve Yakın bir yerde genelev fahişelerden oluşan bir grup arasında bulur.  Her iki grubun arasında kendini istemediği bir pozisyonda bulsada, işgalci Japon ordusunun dehşet koruyucusu, fedakarlık ve onurun anlamını keşfeder.

Rüzgar Yükseliyor, uçaklara bir hayli ilgili olan ve bir gün uzman bir uçak tasarımcısı olmanın hayallerini kuran başkahraman Jiro'nun hikayesini ele alıyor. En büyük idolü ise bu alanda tanınmış bir uzman olan, Alpler'in ötesindeki Caproni'dir. Caproni işlerinin estetik güzelliği ve muazzam teknik becerisiyle bu alanın önde gelen isimlerinden biri olmuştur. Çocukluğundan beri görme sorunları yaşayan Jiro, 1930'ların sonundan önemli bir kurumun uçak departmanına girmeyi başarır. Zaman ilerledikçe başarısı patronlarının da ilgisini çeker ve onu istediği gibi tasarım yapması konusunda özgür bırakmaya karar verir. İkinci Dünya Savaşı başlamak üzeredir ve Jiro'nun hayatında birçok şeyi değiştirecektir.

Brad uzun yıllar orduda görev yapmış bir adamdır. Artık askerlik günlerinde yaşadığı travmalar sona ermiş ve evine kızıyla karısının yanına dönmüştür. Karısı Kate de ünlü bir arkeologdur. Son günlerde Cezayir ve Fas sınırında bütün dünyayı derinden etkileyecek bir keşif bulunur. İnsanlığın nerede ortaya çıktığına ve dünyaya nasıl yayıldığı konularına ışık tutacak olan bu keşif bütün dünyayı heyecanlandırmıştır. Kate sonrasında bir şeyler yapmak ister ve vakit kaybetmeden yetkililerle iletişime geçer. Ekibini topladıktan sonra Cezayir’le anlaşma yaparak bu keşfi yakından inceleme fırsatını elde etmiştir. Brad eve dönmüştür ancak şimdi Kate’in yurt dışına gitmesi gerekmektedir. Kızıyla vakit geçireceği için mutlu olan Brad, Kate’in bu keşfe gitmesi konusunda karısını desteklemektedir. Böylece Kate Cezayir’e gider ve keşfedilen bu çölün altındaki büyük şehri incelemeye başlayacaktır. Cezayir’deki arkeologlarla bir araya gelerek keşfe nereden başlayacaklarına karar verirler ve yola çıkarlar.

Yola çıktıktan sonra bu yer altı şehrine gelirler ve biraz yürüdükten sonra Cezayir’li arkeologlar sınıra geldiklerini, bu yüzden daha fazla gitmemelerinin kendileri adına daha iyi olacağını söylerler. Ancak Kate bu konuda çok heyecanlıdır ve biraz daha gitmek ister. Biraz daha giderler ancak bir anda başlarına ne geldiğini anlayamadan etrafı teröristler tarafından sarılır ve Kate ile yanındakileri kaçırırlar. Jaafar El Hadi adındaki terörist ele başı kate ve diğer arkeologları kaçırmış ve fidye isteyecektir. Bu olayları duyan Brad ise yaşadıkları karşısında kendini çok kötü hisseder ve hemen ilk uçakla Cezayire gider. Karısını ne pahasına olursa olsun kurtarmak zorundadır. Araya ordu girse de Brad tek başına karısını kurtarmaya çalışacaktır. Bu sırada Kate çok zor günler geçirecektir. Teröristlerin fidye olarak istediği 10 milyon doları verecek ya da Kate’i zarar görmeden geri almaya çalışacaklardır.

Genç bir polis, hayatını kurtaran Iraklı muhalif birliğe katılır ve harap hâldeki Musul'da onlarla beraber IŞİD'e karşı savaşır.

1979 yılında çekilmiş 1981 yılında vizyona giren, İkinci dünya savaşında U-96 adlı tip 7 sınıfı alman U-boot mürettebatın konu alan film. Propaganda unsuru taşımaz. Wolfgang Peterson yönetmenliğinde Almanca çekilen film yaklaşık 6 saatir. Savaşta Alman denizcilerin hayatlarını içinde bulundukları psikolojik durumu görsel bir anlatış biçimiyle dile getirmektedir. 1980'deki galasında zamanın ünlü isimleri filmi sonunda Wolfgang Petersonu ayakta alkışlamıştır. Diğer savaş filmlerinde olmayan savaşın insancıl boyutunu ortaya çıkartmıştır. 2.Dünya Savaşın'da görev yapan U-96 tipi bir Alman denizaltısı Atlas Okyanusu'ndaki normal devriye görevine çıkar. Gemide görevli personel haricinde bir subay da denizaltında yaşananları kaydetmek için sefere katılır. Gemi normal seyrinde iken okyanusta detroyer koruması olmadan seyreden 5 gemilik bir filoyla karşılaşır. Kaptan biraz tereddütden sonra saldırı emri verir...

“Memphis Belle”, İkinci Dünya Savaşı'nda kullanılan bir bombardıman uçağıdır. Genç bir mürettebat tarafından, Avrupa'ya yapılan tehlikeli bombardıman saldırılarında kullanılmaktadır. Mürettebatın, görevlerini tamamlayıp evlerine dönebilmeleri için, son bir bombardıman saldırısı daha yapmaları gerekmektedir. Mürettebat, son uçuştan önceki brifingde, o günkü hedefin, çok sayıda müttefik kaybına neden olan, ağır savunma hattı olan Dresden olduğunu fark eder.

2. Dünya Savaşı sırasında, Sovyet ordusunun Naziler'e karşı kullandıkları tank yok edici köpeklerin gerçek hikayesini ve aynı zamanda bir grup askerin ve hayat kurtaran cesur bir köpeğin arasındaki dostluk öyküsünü konu alıyor.

Gazeteci Bob Wilton gizemli bir kişilik olan ve Amerikan ordusunun deneysel bir birimine ait olduğunu öne süren Lyn Cassady ile tanıştığında, kendisine büyük bir çıkış sağlayacak güçlü bir haberin peşindedir. Cassady'ye göre, ‘Yeni Dünya Ordusu’ farklı savaş yöntemleriyle gelmektedir. ‘Savaşçı Rahiple’ adlı birlik eşi benzeri bulunmayan psişik güçlere sahip kişilerden oluşmaktadır. Programın yaratıcısı Bill Django ortadan kaybolmuştur ve Cassady'nin görevi de onu bulmaktır.
 Yeni tanıştığı Lyn'in inanılması güç hikayeleriyle aklı karışan ve merakı uyanan Bob, birdenbire Lyn'in peşi sıra gitmeye karar verir. İkili Django'nun kaçak medyum Larry Hooper tarafından yönetilen gizli kampına yol alırken, Bob da Django'nun Yeni Dünya Ordusu ve Hooper'ın mükemmel askerlerden oluşan kişisel ordusu arasında kalır. Bu zorlu maceradan kurtulmak için hiç ummadığı bir düşmanı altetmek zorunda kalacaktır.

Ünlü çizgi roman şirketi DC’nin karakterlerinden biri olan Sgt. Rock’ın bu kısa filmde maceralarından biri anlatılmaktadır. İkinci Dünya Savaşı sırasında ekibindekileri kaybeden Çavuş, dönemin güçlü Nazi ordusuna karşı insanüstü güçleri olan bir birimi komuta etmesi için seçilir. Bu birimin içerisindeki askerlerin birbirinden farklı güçleri vardır. Birimiyle birlikte Çavuş Rock, Nazilerin gizli laboratuvarlarından birini bulması ve içerisinde yapılan insanlı deneylerin ne olduğunu öğrenip durdurması gerekmektedir. Aldıkları istihbaratla laboratuvarın yerini öğrenen ekip, yola koyulur. Yolculuk sırasında birbirleri hakkında daha çok şey öğrenirler. Laboratuvara vardıklarında, deneylerin çoktan gerçekleştiğini fark ederler. Nazilerin yapmaya çalıştığı şey, insanlar üzerinde deneyler yapıp onları süper güçlü hale getirmektir. Bu sayede hayalini kurdukları büyük Almanya’yı gerçekleştirebileceklerdir. Tam onları durdurduklarını düşünen Çavuş Rock ve ekibi yanılıyordur çünkü karşılarında daha önceki deneylerden başarıyla çıkmış onlarca Nazi askeri vardır. Çavuş Rock ve ekibinin işi artık sandıklarından da zordur. Görevleri planları öğrenip durdurmak olan ekip, şimdi insanüstü bir orduyla savaşmak zorundadır. Acaba başarılı olacaklar mıdır?

Film, 18 Ağustos 1966’da Güney Vietnam’ın Long Tan adlı bölgesinde, 108 deneyimsiz askerin, 2.500 Vietkong ve Vietnam askerinden oluşan düşman kuvvetini durdurmak için verdiği savaşı konu alıyor. Cephaneleri tükenmekte olan 108 Avustralyalı ve Yeni Zelandalı asker gittikçe daha çok kayıp vermeye başlar. Belirsiz bir gelecekle karşı karşıya olan askerler, birbirlerinden güç alarak savaşı kazanmaya çalışır.

Irak'ta savaşmakta olan iki Amerikan askeri olan Matthews (John Cena) ve Isaac (Aaron Taylor-Johnson), çölün ortasında terk edilmiş gibi görünen bir bölgedeki boru hattı inşaatında öldürülen Amerikalılarla ilgili araştırma yapmaktadır. 22 saat sabırla gizlendikten sonra tehlike olmadığına ikna olarak saklandığı yerden çıkan Matthews, cesetlere yaklaşınca başka bir keskin nişancının yaylım ateşine maruz kalır ve yaralanır, Isaac de yaralanmasına rağmen kendini son derece dayanıksız bir duvarın arkasına güç bela atar. Telsizle yardım isteyen Isaac, Iraklı keskin nişancının da telsizde olduğunu ve konuşmalarını dinlediğini fark eder. Isaac ve Matthews, gerçek bir kedi-fare oyununun ortasında kalmıştır.

2021 Senesinde çıkmış olan bu savaş türündeki filmde; Amerika Birleşik Devletleri’nin başından geçen iç savaş dönemini aktarmaktadır. Tarih kitaplarının tozlu sayfalarında yok olmaya yüz tutmuş olayları gün yüzüne getiren, Tümgeneral Hugh Judson Kilpatrick ve adamlarının başından geçen olaylar konu edilmektedir. İç Savaş döneminin getirdikleri ile yüzleşen ve birbirleri ile çarpışan Güneylilerden oluşan ordusu ile Hugh, büyük düşmanı General Joe Wheeler ile karşılaşır.

1940'larda, Pearl Harbor'a Japon saldırısı Amerika'lıların moralini düşürdü. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Franklin D. Roosevelt, herkesi Tokyo'nun bombalanmasına ve halkın umutlarını yükseltmesine karar verdi. ABD'li vali Jimmy Doolittle tarafından yönetilen bombardıman taşıyan büyük bir uçak gemisinden havalanır. Ancak, misyonlarını tamamladıktan sonra, bombardıman uçakları pilotları yakıt sıkıntısı nedeniyle Zhejiang yakınlarındaki kıyı bölgelerinde inmek zorunda kalırlar. Genç bir pilot olan Jack Turner, evindeki yaralı Amerikan pilotunu saklarken hayatını tehlikeye atan Ying adında genç bir dul kadın tarafından kurtarılır.ve bu ikili arasında yakınlaşma başlar.

Flash zamanın içinden geçer ve kendisini II.Dünya Savaşı’nın ortasında bulur. Barry burada Wonder Woman liderliğindeki Amerika Adalet Cemiyeti ile tanışır.

Tank komutanı Mikhail Timofeevich Kalashnikov 1941 yılında cephede ağır yaralanır ve tekrar cepheye dönemez. Kendi kendini yetiştirmiş bir mucit olan Mikhail Kalaşnikov evine doğru yola çıktığında Rus askerlerin yetersiz silahlar yüzünden cephede çektikleri zorlukları fark eder ve her koşulda sorunsuz çalışacak bir silah yapmaya karar verir.

İsrail Savunma Kuvvetleri ve ABD Senatörü (Robert Patrick) oğlu için başarılı bir pilot pilot olan Binbaşı Ronan Jackson, Suriye hava sahasında uçarken vurulur. Kazadan mucizevi bir şekilde hayatta kaldıktan sonra, Jackson bir grup Hizbullah militanı tarafından esir alınır. Sert savaş eylemiyle dolu sürükleyici ve güçlü bir hikaye olan Jarhead: Return Law, Gunnery Çavuş Dave Torres (Amaury Nolasco) liderliğindeki seçkin askerlerden oluşan bir ekip izliyor

İkinci Dünya Savaşı sırasında Guadalcanal da savaşan bir grup Amerikalı erkeğin değişmelerinin, acı çekmelerinin ve kendileriyle ilgili önemli keşifler yapmalarının öyküsü. Film Pasifik adalarında Japonların ilerlemelerini durduracak olan, savaşta anahtar görevi görmüş çatışmalardan birini arkaplanına almış. Ama öykü, bunun ötesinde, hayatta kalmak için savaşan, korkunç stres altındaki insanların aralarında gelişen güçlü bağların arasında dolaşıyor.

II. Dünya Savaşı'nın en karanlık günlerinde, beş Amerikan askeri bir Fransız Şatosu’na girmekle görevlendirilir. Şato daha önce bir Nazi subayı tarafından işgal edilmiştir. Askerler için bu görev, onların savaş alanında gördükleri her şeyden daha korkunç bir kabus haline gelir. Doğaüstü bir düşmanla karşılaşan askerler, hayatlarının savaşını vermek zorunda kalır.

2. Dünya Savaşı'nın kaderini belirleyen olaylardan biri olan Dunkerque Tahliyesi'ni konu edinen film, yüz binlerce İngiliz ve müttefik askerlerinin etrafının düşman askerleri tarafından sarılması ile başlar. Arkaları deniz olan bir yerde sıkışan askerler, düşman saldırısına karşı çaresiz bir durumda kalırlar.

Yazar ve yönetmen Max Martini aynı zamanda filmindeki ana karaktere de beyaz perdede hayat veriyor. Çavuş Will Gardner, savaştan geri dönen askerler arasında yaygın olarak rastlanan travma sonrası stres bozukluğu hakkında duygusal bir hikayeyi takip ediyor. Martini, savaşta travmatik bir beyin hasarı geçiren ve ülkesine döndükten sonra sivil hayata yeniden uyum sağlamada büyük sorun yaşayan bir Irak Savaşı gazisi Will'i canlandırıyor. Hızlı bir açılış sahnesinin ardından film çalıntı bir motosiklette L.A.'dan doğuya doğru yola çıkıyoruz ve sarhoşluk, kıskançlık, cinsellik temaları barındıran rastgele karşılaşmalarla bilinmeyen parçaları izliyoruz. Ancak, annesi Will'i aşırı derecede kabul etmiş görünse de filmdeki en güçlü yankı eski karısı (Elizabeth Röhm) ve küçük oğlu (Leo Martini) ile yeniden bir araya gelmesi diyebiliriz. Will'in kaybettiği bir silah arkadaşının hayaleti ile sürekli sohbetleri, gülünç bir şekilde hata yapan eski bir ofis çalışanı (Lily Rabe) ve yolculuğunun sonunda Will'e eşlik eden evsiz, tek ayaklı bir veteriner (Luis Bordonada) filmi ilgi çekici kılan karakterler. Savaş ve drama filmi sevenler ekran başına, şimdiden iyi seyirler.

Kasım 1918, Mütareke'nden birkaç gün önce, Édouard Pécourt Albert Maillard'ın hayatını kurtarır. Bu iki adamın savaştan başka bir şeyleri yoktur. Teğmen Pradelle, anlamsız saldırı talimatı vermiş, iki adamın hayatlarını yok etmiş ve birbirleriyle tanışmalarına vesile olmuştur. Birinci Dünya Savaşı katliamının kalıntıları üzerinde hayatta kalmaya çalışmışlardır. Savaş kurbanlarının cesetleri ile bir servet yapmak üzere olan Albert ve Édouard, yasaklanan ailelerin anısına ve bir ulusun kahraman ibadetiyle anıtsal bir aldatmaca oluşturmaktadırlar.

1870'lerin Japonya'sında Amerikan ordusundan Yüzbaşı Nathan Algren, Japon İmparatoru'nun davetlisi olarak ülkenin ilk ordusunu eğitmek üzere doğuya gelir. Modernleşme eğilimleri gösteren feodal kültür, samuray tarzını da devam ettirmektedir. Algren, bir kaza geçirip samurayların lideri tarafından kurtarılınca köklü samuray kültürüyle tanışır ve etkilenir. Bir samuray savaşçısı gibi hareket etmeyi öğrenince büyük bir kararın eşiğine gelecektir. İki taraf arasında kalmıştır ve onurunun doğru yolu göstermesini beklemektedir.

Gerçek olaylara dayanan film 2011 yılında Malezya kraliyet donanması olan Paskal ekibinin Somalili deniz korsanları tarafından kaçırılan bir gemiye yaptığı kurtarma operasyonunu anlatıyor.

Bahriye Komandoları'na katılan ve Irak'ta 150'den fazla insanın ölümüne sebep olan Chris Kyle (1974-2013) isimli askerin aynı isimli kitabından uyarlanan filmde Chris Kyle'ın askeri kariyeri ve yaşadıkları anlatılacak.