Savaş Filmleri

1864’te Yeni Zelanda’da geçen öykü, ülkenin ilk kara savaşında Maori halkı ile sömürge askerlerinin umutsuz görünen şartlara karşı verdiği hayati çatışmayı konu alır.

Yüksek riskli bir yeraltı poker oyununda, zor durumda olan bir yazar halkın güvenliğini tehdit eden gizli bir hükümet planını ortaya çıkarır. Amansız bir özel dedektifle güçlerini birleştiren ikili, tehlikeli bir komployu ortaya çıkarmak ve henüz duymaya hazır olmayan bir dünyaya gerçeği açıklamak için zamana karşı yarışmak zorundadır.

Oliver Cook Spring Malikanesi'ni ziyaret ettiğinde, Jack adında gizemli derecede tuhaf bir bekçi imkansız bir istekte bulunur, ancak Oliver bunu reddeder. Jack, arkasında henüz keşfedilmemiş mucizevi bir ilaç bırakarak ortadan kaybolur. Oliver hapları yeni bir iş ortağının yardımıyla üretir ve bu süreçte zengin olur. Ancak yeni bulduğu servet, kızının iz bırakmadan ortadan kaybolmasıyla kısa ömürlü olur. Oliver eski hayatını geri ister ama şeytanla yapılan bu anlaşmanın geri dönüşü olmayan bir politikası vardır. 

"Magpie", evli çift Anette ve Ben’in, hayatlarının sessizce altüst oluşunu konu alıyor. Kızları, büyüleyici film yıldızı Alicia ile aynı projede rol alınca, aile içindeki dengeler hızla bozulur. Anette, Ben’in Alicia’ya karşı hisler beslediğinden şüphelenmeye başladıkça, bastırılmış duygular, gizli kalmış sırlar ve söylenen yalanlar gün yüzüne çıkar. Bu kırılgan ilişkide, her şeyin yok olma tehlikesi artık çok yakındır.

Papa'nın ani ölümü sonrası, Kardinal Lawrence’a yeni Papa'nın seçimini yönetme görevi verilir. Ancak bu kutsal süreci yöneten Lawrence, kısa sürede kendini Vatikan’ın derinliklerinde saklı kalan karanlık bir komplonun içinde bulur.

Siyasi entrikaların, gizli ittifakların ve skandalların gölgesinde ilerleyen bu süreçte, Lawrence ölen Papa’ya ait saklı sırların varlığını keşfeder. Ve şimdi, bu sırlar ortaya çıkmadan yapılacak her seçim, Kilise’nin geleceğini tehdit edecektir. Yeni Papa seçilmeden önce gerçekler gün yüzüne çıkmak zorundadır.

Huzur ve mahremiyet hayaliyle sessiz bir sıra evine taşınan genç bir çift, kısa sürede kendilerini kabus gibi olayların içinde bulur. Şiddetli bir fırtınayla birlikte ortaya çıkan doğaüstü varlıklar, ilişkilerini derinden sarsar. Vasanth, her şey çökmeye başlamadan önce bu karanlık güçlerin ardındaki sırrı çözmek zorundadır.

Charles Heller, CIA’de çalışan son derece zeki ama içine kapanık bir analiz uzmanıdır. Langley’deki sessiz sedasız ofisinde rutin hayatını sürdürürken, karısının Londra’daki kanlı bir terör saldırısında hayatını kaybetmesiyle dünyası başına yıkılır. Ancak Charles’ın bu trajedi karşısında harekete geçmesini beklediği üstleri, olayın peşine düşmek bir yana, konuyu kapatmaya bile çalışırlar.

Yas ve öfke içinde boğulan Charles, adaletin peşini bırakmaz. Artık beklemek yerine harekete geçmeye karar verir ve alışık olduğu güvenli hayatı geride bırakarak tehlikelerle dolu bir görev için yola koyulur. Bu görev, onu hem fiziksel hem de zihinsel sınırlarının ötesine sürükleyecektir.

Atapuerca’nın arkeolojik kazı alanlarında genç bir kadının ritüel şekilde öldürülmesi, altı yıl önce benzer bir dehşeti yaşamış olan küçük kasabada eski korkuları yeniden uyandırır ve toplumu derin bir psikolojik çöküntüye sürükler.

İki dünya savaşı arasında geçen dönemde, farklı geçmişlere sahip bir grup insan, Galápagos’taki Floreana adasında yeni bir yaşam kurmak ister. Alman doktor Dr. Friedrich Ritter (Jude Law) ve sevgilisi Dore Strauch (Vanessa Kirby), hem doğayla iç içe yaşamak hem de Dore’un hastalığına çare bulmak için yola çıkar. Hikâyeleri medyaya yansıyınca, savaş gazisi Heinz Wittmer (Daniel Brühl) ailesiyle birlikte onlara katılır. Başta zorlansalar da, doğaya uyum sağlamayı öğrenirler.

Ancak her şey, kendini barones ilan eden Eloise (Ana de Armas) ve iki sevgilisinin adaya gelişiyle değişir. Lüks bir otel kurma hayaliyle gelen Eloise, adadaki huzuru bozarak entrikalarla herkesi birbirine düşürür. Gerilim giderek tırmanır ve olaylar beklenmedik sonuçlara yol açar.

Drop: Kabul Et veya Reddet, yıllar sonra ilk randevusuna çıkan Violet'in hikayesini konu ediyor. Dul bir anne olan Violet, yıllar süren yalnızlığın ardından yeniden bir randevuya çıkma cesaretini gösterir. Henry ile tanışması başlangıçta ümit verici olsa da, bu romantik atmosfer kısa sürede bozulur. Violet'in cep telefonuna gelen anonim mesajlar, randevusunu adeta bir kabusa dönüştürür. Bir yabancı, Violet'i talimatlarına tam olarak uymadığı taktirde oğlu Toby'yi ve kız kardeşi Jen'i öldürmekle tehdit eder. Violet, bilinmeyenin bir aracı olmadan ve kendini tamamen ona teslim etmeden önce ailesini kurtarmanın bir yolunu bulmalıdır.

Amerikan sivil savaşı döneminde North Carolina'da yaşayan ve yalnız bir anne olan Sarabeth Ellis, bir yandan yedi yaşındaki kızı Melody'le ilgilenirken diğer yandan aile çiftliklerine zarar gelmemesi için savaşmaktadır. Kuzey ve güney arasındaki stratejik bölgede yer alan bu çiftlik, en küçük kızının bir hastalığa yakalanıp ölmesinden sonra kedere boğulmuş ve artık Sarabeth için savaş başlamıştır. Melody ise babası John'un savaştan dönmesinin dışında bir şey düşünmemekte, kendi hayal evreninde yaşamaktadır. Bu esnada kuzeyli bir asker olan States Louis'in yaralanır ve çiftliklerine sığınır...

Ülkesinden, inancından ve hatta umudundan vazgeçmiş bir özel kuvvetler askeri, yanlış giden yasa dışı bir özel şirket operasyonunun ortasında kalan gazeteci yeğenini bulmak için yeniden savaş alanına dönmek zorunda kalır.

Sivil hayata huzur içinde yeniden uyum sağlamaya çalışırken, bir ordu keskin nişancısı P.T.S.D.'nin (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) ürkütücü belirsizliği ile gerçeği ayırt etmekte zorlanır.

İradesi dışında evlendirildiği düşünülen bir Hintli kızı Pakistan'dan ülkesine geri getirmeye çalışan bir Hintli diplomat. 

"1939 yılında Hitler’in ordusu sınırları kapatırken, Almanya’da kiliselerine hizmet eden 85 Amerikalı misyoner bulunuyordu. Bu misyonerlerin Nazi Almanyası’ndan kaçışı, modern LDS tarihindeki en dramatik olaylardan biri olarak kabul edilir."

İkinci Dünya Savaşı'nın eşiğinde, Norveçli genç bir adamın Nazilere direnme azmi hem kendisinin hem de ülkesinin geleceğine yeni bir yön verir.

Gerçek bir öyküden esinlenen, Tyler Perry imzalı bu dramada, ABD Kadın Kolordusu'nun siyahi kadınlardan oluşan tek taburu, II. Dünya Savaşı'nda denizaşırı imkânsız bir göreve çıkar.

Auschwitz kumandanı Rudolf Höss, eşi Hedwig, çocukları ve hizmetkârlarıyla rüya gibi bir hayat sürmektedir. Öyle ki, ölüm kampının duvarına bakan muhteşem evleri tam da tren raylarıyla gaz odaları arasındadır. Martin Amis'in aynı adlı romanından uyarlanan bu çarpıcı film çiçekli, geniş bahçeleri, seraları ve havuzlarında keyif süren Höss ailesinin başlarına ölüm külleri serpilirken süregiden sıradan gündelik yaşamını gözlemliyor.

Önemli bir mevkideki Doğalgaz boru hattı ve tesisi elegeçirmeye çalışan teröristler arasında çatışma başlar tesisi korumakla görevli elit nişancılar terörister tarafından yerleri öğrenilince içeride bir köstebeğin olduğu şüphesi ortaya çıkar ve koruma timi hem teröristlerle hemde olası hain veya hainlerle başa çıkmak zorunda kalacaktır.

Ortadoğu da yeni baş gösteren bir terörist grup için Çin, Fransa, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık ve Rusya en yetenekli askerlerini bu grubu araştırıp bilgi toplayıp yok etmeleri için gönderir. Aldıkları bilgilerden ötürü toplandığı gibi harekete geçmesi gereken takım ne kadar yetenekli askerlerden oluşsalarda birbirlerine henüz alışmadıkları için sorun yaşamaktadırlar.