Romantik Filmleri

Eskiden saygın bir cerrah olan bir adam, ailesini ve hafızasını kaybettikten sonra unuttuğu geçmişinden biriyle yeniden bağ kurunca eski hayatına kavuşma fırsatı yakalar.

Endişeli bir gelin adayı, acil bir şekilde New York'a gitmek için kırık bir kalpli bir adam ve mutlu evli bir çiftle birlikte yolculuk yapar. Yolda birbirlerini ve kendilerini tanıyan bu dört kişi, birbirlerine yardım ederken birçok şey öğrenirler.

Gelin adayı, evliliğin getireceği sorumluluklar ve değişiklikler nedeniyle endişeli hissetmektedir. Bu yolculuk sırasında, mutlu bir evlilik yaşayan çiftin örnek aldığı sağlam bir ilişkiye tanık olur. Onları izlerken, evlilik hakkında farklı bir perspektif kazanır ve korkularının üzerine gitmeye daha cesaretli hale gelir.

Kırık kalpli adam ise aşk acısıyla boğuşmaktadır. Ancak, bu beklenmedik yolculuk sırasında, gelin adayının heyecanının ve çiftin mutluluğunun etkisiyle, kendi kalbini iyileştirmenin yollarını bulur. Yolculuk boyunca, kendini yeniden keşfeder ve önemli olanın geçmişte yaşadıkları değil, gelecekteki mutluluğu olduğunu fark eder.

Titanik (orijinal adı: Titanic), 1997 yapımı epik bir romantik ve felaket filmidir. Yönetmenliğini James Cameron’ın üstlendiği film, gerçek bir olaydan esinlenerek yazılmıştır. Film, 1912’deki ünlü RMS Titanic’in ilk seferinde geçer ve geminin trajik batışıyla birlikte aşk ve trajediyi işler. Başrollerinde Leonardo DiCaprio (Jack Dawson) ve Kate Winslet (Rose DeWitt Bukater) yer alır.  Titanik, çarpıcı görsel efektleri, etkileyici sinematografisi ve duygusal yoğunluğu ile öne çıkar. Film, dünya çapında büyük bir gişe başarısı elde etmiş ve 11 Oscar ödülü kazanarak sinema tarihinde önemli bir yere sahip olmuştur.

İşinde iddialı bir pasta şefi olan Claire, yeni işyerinde oldukça yoğun bir tempoda çalışmaktadır. Annesi kızının işten aşka vakit ayıramadığını fark eder ve işe koyulur.

Üç bekâr oğlunu evlendirme derdindeki bir anne, nikâhı ilk kıyana evini vermeyi vadederek kardeşler arasında bir yarış başlatır.

Willa ve Bill'in yıllar sonra karşılaşan eski sevgililer olarak başlayan romantik ve düşündürücü bir hikayeyi anlatan bir filmdir. Willa ve Bill, bir gece bölgesel bir havaalanında kar altında mahsur kalmışlardır. Sürekli rötar alan uçuşlarıyla birlikte, Willa'nın hayatı büyülü bir şekilde düşünme eğilimindedir, tam tersine Bill ise felaket tellalığıyla tanınan biridir. İki eski sevgili, kar altında mahsur kaldıkları bu gece boyunca, geçmişteki ilişkilerini, duygusal bağlarını ve birbirlerine duydukları karışık duyguları keşfederler. Zamanla, ortak geçmişlerinin bilmecesini çözmeye başlarlar. İkili tekrar bir araya gelmelerinin tesadüf mü yoksa belki de daha büyülü bir kaderin bir yansıması mı olduğunu anlamaya çalışırlar.

Her şeyin alınabileceği ya da satılabileceği bir insanlık komedisi, basın gibi edebi başarı, duygular gibi siyaset, ruhlar gibi itibar... Lucien 19. yüzyıl Fransa’sında tanınmamış genç bir şairdir. Büyük umutları vardır ve kendi kaderini tayin etmek istemektedir. Lucien, sanatını destekleyen kadın koruyucusunun koluna girer ve büyük şehir Paris’te şansını denemek üzere ailesini taşrada bırakır. Çok geçmeden bu muhteşem şehirde kendi başına kalan genç adam, kâr ve gösteriş üzerine kurulmuş bu dünyada perdelerin ardında neler olup bittiğini keşfedecektir. Honoré de Balzac’ın aynı adlı romanından uyarlanan Sönmüş Hayaller, Fransa'nın en şöhretli oyuncularının yer aldığı parlak kadrosuyla dünya prömiyerini 2021 Venedik Film Festivali’nde gerçekleştirdi.

Hızlı alınmış bir kararla başlayan evliliklerini sonlandırarak boşanan bir çift, resmi evraklarda bir hata olduğunu ve hala karı-koca göründüklerini öğrenirler.

Serra ve Erdem evliliği yürütemeyen genç bir çifttir. Boşanmaya karar verdiklerinde bu durumu bütün dostlarına bir parti ile açıklarlar. Fakat Serra'nın ailesi bunu kabullenemez.Gürgen Öz, Öykü Çelik, Hakan Meriçliler ve Cansın Özyosun ile bir aile komedisi.

Jashan'ın varlığı, herkesin önyargılarını ve geleneklerini sorgulayacak bir etki yaratıyor. Her bir karakterin, yeni bir kültürle karşılaşma ve birlikte yaşama sürecinde geçirdiği dönüşüm, filmi izlerken sizleri de düşündürecek. Bu film, aşkın ve anlayışın ön yargıları yıkabileceğinin en güzel örneklerinden biri.

Sinematografik anlamda bakıldığında ise film, kırsal Norveç'in güzelliğini ve geleneksel Noel atmosferini başarıyla yansıtmış. Renkli karakterler ve mizahi unsurlar da filmi eğlenceli kılarak izleyiciyi sıkılmadan ekran başında tutuyor.

Sıradan Bir Noel, her ne kadar adı sıradan olsa da, seyirciye pek de sıradan olmayan bir hikaye sunuyor. Film, izlemek isteyenler için türkçe dublaj ve hd seçenekleriyle sunulmuştur. Siz de bu sıra dışı Noel hikayesini full hd kalitede izlemek isterseniz, Sıradan Bir Noel'i tercih edebilirsiniz. Herkese keyifli seyirler dileriz.

Laura ve Harrison, ortak bir müzik sevgisi üzerine kurulmuş mükemmel bir ilişkiye sahiptir. Ölümcül bir kazanın ardından birlikte yaptıkları mixtape'in onu zamanda geriye götürebileceğini keşfeden Laura, hayatının aşkını kurtarma şansına sahip olur.

Sinemada Noel Tatili adlı film, bir mülkiyet avukatının yaşadığı şehrin yerel kurumlarından olan "Drive In" sinemasını tatil dönemlerinde bile kapatmamak için verdiği mücadelenin etrafında dönen, romantik ve aynı zamanda bir o kadar da dramatik bir hikayeyi anlatıyor. Hikaye, avukatın, sinemanın mülkiyetini satmaya çalışan kişiye karşı geliştirdiği romantik ilişki ile biraz daha karmaşık bir hal alıyor.

Film, yerel değerlerin korunması ve aşka dair umut dolu bir hikayeyi, tatil dönemi etrafında bir araya getiriyor. Ve böylece, romantik drama türündeki bu film, izleyicilere sımsıcak bir Noel hikayesi sunuyor. Sinemada Noel Tatili, hem romantizm dolu anları, hem de dramatik sahneleri ile hem kalbinizi ısıtacak hem de gözlerinizi yaşartacak nitelikte.

Avery daha gençtir ve yazarlık yapmaktadır. Sevgililer günü yaklaşmakta ve kendisi bu konuda oldukça şanssız olduğunu düşünür. Fakat bir gün Brendan isimli yakışıklı bir veteriner ile karşılaşır. Onunla tanışması artık şansının yeniden ona güldüğünü düşündürür.

Emma ve Dave evlilik yıldönümlerine renk katmak için akşamleyin New York'ta bir rol yapma oyunu oynar. Ama Emma'nın Dave'in bilmediği uluslararası bir suikastçı olduğu gizli hayatı Bob tarafından açığa çıkarılır ve işler tehlikeli bir hâl alır ve ailesini tehlikeye atar. Emma ailesini ne olursa olsun korumak için ölümcül becerilerine ve kararlılığına güvenmek zorundadır.

Yaşadığı sakatlığın sonrasında tenisi bırakmak zorunda kalan Tashi, kendisini bir aşk üçgeninin içerisinde bulur.

Prenses Olympia, yani aslında Sophia Loren, yaşam durumuna rağmen cinsel ihtiyaçlarını karşılama konusundaki isteğine direnemiyor. Kendisini tatmin etme arzusu onun için bir zorunluluk haline geldi ve bu durum onun ahlaki çerçevesini oldukça zorladı. Kraliyet hayatındaki tüm lüksüne rağmen, bu tatmin olma isteği onu rahat bırakmadı.

Ahlaki sınırlarını zorlayan bu durum nedeniyle, Olympia sürgüne gönderildi. Terk etmek zorunda kaldığı saray hayatına karşılık şimdi sakin bir kırsal hayata mahkum oldu. Ancak bu sürgün onun hayatında beklenmedik bir dönüm noktası oldu.

Kırsalda, Amerikalı milyoner Charlie Foster ile tanıştı, yani John Gavin. Bu tanışıklık, Olympia'nın kalbini hızla fetheden bir aşka dönüştü. Charlie'nin karizmatik kişiliği ve zenginliği, Olympia'nın dikkatini çekti ve onunla derin bir ilişki kurmaya başladı. 

Raquel ve Ares başkalarıyla görüşürken bile birbirlerini unutamazlar. Üçlemenin bu son filminde aile baskısına rağmen tekrar bir araya gelebilecekler mi?

Corinne, içine kapanık ve yetenekli bir fırıncı olan Jane'i, kendine güven kazanması için pastaları barlara götürmeye ikna eder. Ancak Corinne'e hayatını değiştirecek bir teşhis konulduğunda, ikili daha önce hiç karşılaşmadıkları bir zorlukla karşı karşıya kalır.

Corinne ve Jane, uzun zamandır birbirlerine iyi arkadaşlık ederlerdi. Corinne, Jane'in yeteneklerine ve potansiyeline inanan biriydi ve onu desteklemek için her zaman yanındaydı. Jane, bir fırıncı olarak oldukça yetenekliydi, ancak içine kapanıklığı nedeniyle kendine güvenmekte zorlanıyordu.

Corinne, Jane'in bu özgüven sorununu çözebileceğine inanıyordu ve ona bir fikir önerdi. Pastalarını barlara götürerek insanlarla etkileşim kurmasını ve kendine güvenmesini sağlayabileceğini söyledi. Jane önce tereddüt etti, çünkü içine kapanık biri olarak böyle bir deneyimle başa çıkmak zor olabilirdi. Ancak Corinne'in ısrarları sonucunda ikili birlikte bu projeye kalkıştı.

Jane, pastalarını barlara götürmeye başladığında, başlangıçta oldukça gergin ve heyecanlıydı. Ancak zamanla insanlarla iletişim kurmanın ve geri bildirimleri görmekten keyif almanın ona ne kadar iyi geldiğini fark etti. Her defasında daha da fazla özgüven kazandı ve pastalarının tadına bakanların mutlu yüzlerini gördükçe içine kapanıklığından kurtuldu.

Anneler Günü yaklaşırken birbirinde farklı kişiler ve kuşaklar, kendi hayatlarıyla ilgili değişik süreçlerden geçmektedir. Kısa süre önce boşanmış 2 çocuk annesi Sandy (Jennifer Aniston), eşinin kendisinden çok daha genç bir kadınla evlenmesiyle de ayrıca sarsılmıştır. Bradley (Jason Sudeikis) 16 yaşındaki kızına hem babalık hem de annelik yapmanın zorluklarıyla karşılaşırken, ünlü bir yazar olan Miranda (Julia Roberts) tüm başarısına rağmen kızı Kristin'i (Britt Robertson) daha bebekken evlatlık vermek zorunda kaldığı gerçeğiyle yaşamaktadır. Kristin ise evlilik arifesinde annesini bulmaya karar verir. Ailesiyle arası çok iyi olmayan Jessie (Kate Hudson) ise bunu düzeltmesi gerektiğini yavaş yavaş kabul etmeye başlar. Bütün bu hayatlar Anneler Günü'nde bir şekilde birbirine bağlanacaktır.  Film, Garry Marshall'ın önceki 2 filmi Sevgililer Günü ve Yılbaşı Gecesi gibi özel bir günde kesişen yollar konseptini ele alıyor.

Oregon, tek bir gün içinde yaşanan olayları konu ediyor. Hayatlarını Bodrum'da geçiren Gaye ve Hakan, yakın arkadaşlarına bir müzik kaseti teslim etmek için İstanbul'a gider. Ancak İstanbul'a gitmeleriyle kendilerini beklenmedik olayların içinde bulurlar. Başlarına gelen olayların ardından Gaye ve Hakan'ın kaseti arkadaşlarına teslim etmesi pek de kolay olmaz.

Büyük ikramiye evli bir çiftin piyango biletine çıkar. Ama başlarına konan talih kuşu, ikisi de para için birbirlerini öldürme planları yapmaya başlayınca vahim sonuçlara yol açar.

Tesadüfen karşılaşan ve delicesine aşık olan iki 25 yaşındaki erkek, beklenmedik bir olay sonucu ayrılıyorlar. Daha sonra birbirlerini tekrar bulma umuduyla otuz yıl boyunca çabalıyorlar. Bu, basit bir hikaye özeti gibi gelebilir, ama her sahnesinde seyirciyi tam anlamıyla büyüleyen, derin bir aşk hikayesi anlatılıyor. Bu hikayede aşk, beklenmedik bir olay sonucu yolları ayrılan ve bir daha asla görüşemeyeceklerini düşünen fakat yıllar içinde birbirlerini tekrar bulma umudunu asla kaybetmeyen iki genç adamın hikayesi anlatılıyor. Sinema tarihinde aşka dair pek çok hikaye anlatılmış olmasına rağmen, bu filmdeki duygusal yoğunluk ve içtenlik, seyirciyi tamamen kendine çekiyor. Otuz yıl boyunca süren bu hasret ve özlem hikayesi, izleyiciyi hayran bırakan bir performansla perdeye taşınıyor. Aşkın ve umudun, zaman ve mekan sınırlarını aşan gücünü anlatan film, bir yandan da seyirciye hayatın ne kadar beklenmedik sürprizlerle dolu olduğunu gösteriyor. Kesinlikle izlenmeye değer bir film.