Korku Filmleri

C.S. McMullen‘ın senaryosunu kaleme aldığı The Other Lamb, medeniyetten uzak yaşayan ve Shepherd adlı liderlerine hizmet eden kadınlardan oluşan bir tarikatta doğup büyüyen genç bir kadının hikâyesini anlatıyor. Genç kadın öğrendiği karanlık sırlarla birlikte Shepherd’a ve çarpık tarikatına itaatini sorgulamaya başlayınca, çarpıcı bir görsellikle gözler önüne serilen karanlık bir kendini keşfetme ve isyan hikâyesinin fitili ateşleniyor.

The Mortuary Collection filminde dört farklı korku hikayesi anlatılmaktadır. İlk hikayemiz, 1950’li yıllarda geçmektedir. Bir kadın, banyosunda görülen gizemli bir varlıkla mücadele etmektedir. Sonraki hikayede, 1960’li yıllarda başkalarıyla ilişki kurmak için farklı yöntemler deneyen bir gencin öyküsü anlatılmaktadır. Bir sonraki hikaye ise 1970’li yıllarda karısı hakkında zor bir karar alan adamın öyküsü anlatıyor. Ve son hikaye ise 1980’li yıllarda geçerken tüm hikayeleri birleştiriyor.

70'lerin sonunda yapılan korku filmi "Antrum"  bir erkek ve kızın ormana gidip cehenneme doğru bir çukur kazmalarını konu alır. Filmi izleyenler gerçek hayatta tek tek ölmektediler.Bu isimlerin içinde Janet Hilberg gibi zamanın ünlü film festivali yapımcıları da yer almaktadır. Hiçbir sinema salonu bu filmi salonlarına almayı kabul etmemişlerdir. Budapeşte'deki halka açık ilk ve tek gösterimde bütün bina birden alev almış ve filmi izleyen herkes ölmüştür. Bu olaylardan sonra film lanetli olarak nitelendirilmiş ve tamamen ortalıktan kaybolmuştur.Yıllar sonra bir kaç araştırmacı filmin ilk kopyalarından birini bulup incelemeye almışlardır. Bu filmde ise filmin ilk kopyasını ve araştırmacıların film hakkında ki yorumlarını bulgularını ve 70'lerden bu yana olanları bizlere göstermektedirler. Ben öyle şeylere inanmam bana bir şey olmaz diyorsanız buyrun ekran başına!

Bir baba, kızını kurtarabilmek için zombi kıyameti sırasında amansız bir mücadeleye girişir. Film, enfekte bir dünyada, sevdiklerini koruma güdüsüyle hareket eden bir adamın etrafında dönüyor. Kızını güvenli bir bölgeye taşımak için çıktığı bu tehlikeli yolculukta, baba bir yandan zombilere karşı hayatta kalmaya çalışırken diğer yandan da insanlığını korumaya çalışır. Gördüğü her bir zombi, bir zamanlar tanıdığı biri olabilir ve bu, onun için mücadeleyi daha da kişisel ve zorlaştırır. Yol boyunca karşılaştığı diğer hayatta kalmayı başaran insanlarla da ilişkiler kurar ve bu zor zamanlarda insanların nasıl değişebileceğine şahit olur. Ancak her yeni karşılaşma, onu ve kızını bir yandan yeni tehditlere diğer yandan umutsuzca ihtiyaç duydukları insanlıkla dolu anlara sürükler. Babanın, kızını koruma içgüdüsüyle verdiği bu savaş, seyircilere hem duygusal hem de gerilim dolu anlar yaşatır. Film, kıyamet sonrası dünyanın karanlık atmosferini ve insan ruhunun direncini etkileyici bir şekilde gözler önüne serer.

Ruhlar Bölgesi, Ölüm Alfabesi, Penny Dreadful ve sayısız korku filmlerinin aranan yüzü olan Lin Shaye ile Testere serisinin başrol oyuncusu ve daha bir çok yapımda baş rolü oynayan Tobin Bell’den yine iliklerinize kadar korkuyu hissedeceğiniz The Call filminde; Tarih 1987, yer Amerika’da küçük bir kasaba ve potansiyel kurbanlar ise bu kasabadaki bir grup genç arkadaştır. Arkadaş grubumuz bir dizi trajik olay sonrasında bir zamanlar günahkar bir çifte ev sahipliği yapmış olan bir eve sığınmak zorunda kalırlar. Ancak bu ev bilindik tozlu ve unutulmuş bir ev değildir ve bu ev hala içinde bir çok sır ve gözle görünmeyen ev sahiplerini de barındırmaktadır. Kalacak bir yer bulduğuna sevinen arkadaş grubumuz kısa süre içinde bu evde olmaktansa, geceyi dışarda geçirmenin onlar için daha iyi olduğunu anlarlar ancak iş işten geçmiş olur! İliklerinize kadar korku ve gerilimi hissedip ansızın olan olaylar karşısında sessiz kalamayacağınız filmde herkese şimdiden iyi seyirler diliyoruz.

Emily ve Randall, ilişkilerinde sorunlar yaşayan bir çifttir. Sorunlarından uzaklaşmak isteyen gençler, ailelerinin deniz kenarındaki evine gider. Ancak onların yalnız geçireceklerini düşündükleri tatilleri beklenmedik misafirlerin gelişiyle sekteye uğrar. Yaşlı bir çift olan Mitch ve Jane Turner'ın gelişi gençler için başlarda bir hayli iyi olur. Ancak zaman geçtikçe Emily ve Randall, tuhaf olaylarla karşı karşıya kalır. Çift, çok geçmeden çevrelerinde gizemli bir enfeksiyon belirtisi görür ve hayatta kalmak için mücadele etmek zorunda kalır.

Şehir, birbiri ardına ortaya çıkmaya başlayan cesetlerle sarsılmaktadır. Şehrin farklı noktalarında bulunan bu cesetlerin hepsi birbirinden acımasız ve incelikli yöntemlerle öldürülmüştür. Araştırma derinleştikçe bütün kanıtlar tek bir kişiyi işaret etmeye başlar: John Kramer. Ancak bu imkansızdır, zira Kramer 15 yılı aşkın süre önce ölmüştür.

Filmin ilerleyen sahnelerinde Tom kendini ilginç olaylar silsilesinin içinde bulacaktır. Bir kütüphaneye gidip kendinden önce oraya giden çalışanların bu gizemli tepeyle ilgili yaptıkları araştırmaları araştıran Tom, buna dair hiçbir şey bulamaz. Sanki tepe orada tarihte hiç yoktu ve bir anda ortaya çıktı. Ancak olay aslında bundan çok daha karmaşıktır. Bu belgelerle birileri bilerek oynamıştır. Tüm şaşkınlığıyla bu gizemi çözmeye karar veren Tom’u uzun bir yolculuk beklemektedir. Bu süreçte kütüphanede tanıştığı arkadaşı Layne de ona eşlik edecektir. Karşılaşacakları sorunlar normal dünyada var olmayan, tamamen hayal ürünü yaratıklarla da bitmemektedir. Aynı zamanda onlara bu dünyada yardımcı olan insanlara da karşı bir savaş vermek zorunda kalacaklardır. Bu savaşta yanlarında duran tek şey ise cesaretleri ve güvendikleri insanlar olacaktır.

Robotik YZ'sini mükemmelleştirmek isteyen bir mucit tarafından kobay olarak kullanılmak üzere kaçırılan genç kadın, hapsedildiği yüksek teknolojili evden kaçmaya çalışır.

Malezya’da 2019 yılında çıkarak büyük bir ilgi toplayan ve korku ve gerilim kategorisinde yer alan bir film olan Roh (Soul), geçmiş zamanlarda geçen bir film. Malezya’da yaşayan bir aile, ailenin babası aniden öldükten sonra oldukça zor zamanlar geçirmektedir. İki küçük çocuğu ile beraber yalnız başına kalan ve kimsesi olmayan anne, her şeyi tek başına yapmak zorunda ve aynı zamanda da çocuklarını ne pahasına olursa olsun güvende tutmak zorundadır. Bu küçük aile, sakin bir şekilde yaşamlarını sürdürürlerken; bir gün ormanda karşılaştıkları küçük bir kız ile olaysız hayatları alt üst olmaya başlar. Kaybolduğunu düşündükleri bu küçük kızı evlerine alarak ona yemek ve su veren aile, çok geçmeden geri alınamaz ve korkunç bir hata yaptıklarını anlamışlardır.

Sorry I Killed You, 2021 Amerikan yapımı, komedi ve korku kategorilerinde bulunan oldukça sürükleyici bir filmdir. Filmin süresi 1 saat 38 dakika uzunluğundadır. Film, 5 Ocak 2021 tarihinde gösterime sunulmuştur. Filme ayrılan bütçe 500,000 dolardır.

Filmin yazarlığını ve yönetmenliğini aynı zamanda filmin oyuncu kadrosunda da yer alan ve The Adventures of Shelby, Busted Roots ve To the Bridge gibi yapımların yönetmenliğini ve yazarlığını da yapan Jon Artigo üstlenmiştir.

Kendisini bir şeyin takip ettiğini ve bu yüzden çıldırma aşamasına gelen yakışıklı futbolcu Jake Graham’ın hikayesi anlatılmaktadır.

17 yaşında genç bir kız olan Millie Kessler, bir seri katil olan Blissfield Butcher’ın yeni hedefidir. Katilin mistik hançeri bedenlerinin yer değiştirmesine neden olduğunda Millie kendisini korkunç bir kabusun içinde bulur. Katil ile vücut değiştirmesinden sonra Millie, bu değişikliğin kalıcı hale gelmesine 24 saatten az kaldığını fark eder. Bu sırada Millie’nin bedeninde olan katil, iştahla insan avına çıkar.

Seth Brundle, karizmatik bir karakteri olan, hafif çılgın bir bilim adamıdır. Kadın gazeteci Veronica Quaife, maddenin teleportasyonu yani ışınlanma üzerinde çalışan bu genç dahiyi haber konusu yapmıştır. Genç kadın Brundle'ın ilk defa bir canlıyı ışınlamayı başardığı zafer anına şahit olur. Ancak ışınlanma modülüne Brundle ile birlikte girmiş olan küçücük bir sinek, herkesin gözünden kaçmıştır. Genç bilim adamı ve güzel gazeteci arasında gelişen duygusal yakınlaşma, kısa süre içinde Brundle'da gelişen ruhsal ve fiziksel farklılıklar tarafından gölgelenecektir. Brundle'ın moleküler yapısının bir sineğinkiyle birbirine karışmış olduğu anlaşıldığında, iki sevgilinin gözleri önünde gerçekleşen acı verici trasformasyon süreci, zamana karşı bir yarışa dönüşür. 1958 tarihli kült yapımın David Cronenberg tarafından bu tekrar çekimi, yeteri kadar özgün olduğu gibi, içerdiği duygusal ve dramatik gerilimle de göz dolduruyor. Üstelik selefi, hiç de fena sayılmayacak bir eserken...

Jack ve Amanda Harms çifti, küçük kızlarının ölümünden sonra, hayatlarına yeniden başlamak için inzivaya çekilmeye karar verirler. Ancak unuttukları bir şey vardır; geçmişlerinin günahları da onları avlamak için peşlerinden gitmiştir.

Mükemmel ailelerle dolu mükemmel bir kasabada, on iki yaşındaki Justin Whitter kaybolur. Davanın baş dedektif olarak Greg Harper atanır. Greg, Justin'in kayboluşunu soruştururken aynı zaman da benzer bir olayın çok uzun zaman önce geçmişte yaşandığı ortaya çıkar. Greg hem soruşturmanın verdiği hem de bu geçmişteki olayın getirdiği baskıyla uğraşmak zorunda kalır. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, karısının ihanetini sindirmeye çalışıyordur. Soruşturma devam ederken kasabada garip olaylar yaşanmaktadır. Bu olaylar hem kasabadakiler hem de Greg'in ailesine zarar verecektir. Ancak Greg her ne olursa olsun bu olayı çözmeyi kafasına koymuştur ve önüne çıkan hiç bir engel için de durmaya niyeti yoktur.

Yazar olan Veronica, kariyerinde oldukça başarılıdır. Genç kadın, beklemediği bir anda kendisini korkunç bir gerçeklikte hapsolmuş olarak bulur. Paralel dünyada sıkışıp kalan Veronica bu durumun ardından geçmişi, bugünü ve geleceği sorgulamaya başlar. Onun hapsolduğu bu dünyadan kaçmasının tek yolu, yaşananların ardındaki gizemi çözebilmektir. Veronica, sınırlı zamana karşı yarışıp, içine düştüğü girdaptan kurtulmanın yolunu bulabilecek midir?

Daniel ailesiyle taşındığı yeni evde yaşadığı trajedinin ardından bir hayaletin yardım çağrısını duyar ve ünlü bir paranormal olay uzmanını bulmak için harekete geçer.

Yaşlı ve yalnız dul Joyce, evindeki bir odasını kiraya vermeye karar verir. Yıllardır sessiz ve sakin bir hayat süren Joyce, evine gelen yeni kiracıyla birlikte kendini tamamen farklı bir duygusal yolculuğun içinde bulur. Kiracılardan biri, genç ve karizmatik bir adam, Joyce'un dikkatini çeker ve kısa sürede onunla özel bir bağ kurar. Ancak bu ilgi zamanla Joyce'un beklenmedik şekilde takıntılı hale gelmesine yol açar. 

Bir radyo yıldızı, avcıların çalıştığı radyo istasyonuna saldırdığında hayatının en kötü gecesini yaşar.

Bir dergide muhabirlik yapan Becky, temizlik takıntısı olan bir kadındır. Bu özelliği hem iş yerinde onu rahatsız etmekte, hem de özel hayatında ve ilişkilerinde sorunlara yol açmaktadır. Becky ilgi çekici bir makale yazmak için kuzeni Ozzy’nin çalıştığı laboratuvara gider. Burada şansı yaver gitmese de, sonrasında Ozzy onu terk edilmiş bir fabrikada verilecek çılgın bir partiye davet eder. Particilerin bilmediği şey ise bu fabrikanın gizemli geçmişidir. Alkol, uyuşturucu ve tekno müzikle dolu gece, depoda bulunan enerji içkilerinin etkisiyle çığırından çıkar. Becky, o gece tanıma fırsatı bulduğu güzel Hannah, kuzeni Ozzy ve havalı Jen, kendilerini bilinmez bir karmaşanın içinde bulurlar. Particiler birer birer içeceğin etkisine girerken, mekandaki karakterler de gerçek yüzlerini göstermeye başlar. Bu gizemli içeceğin içinde insanları etkileyen ne var? Daha da önemlisi, Ozzy ve Becky gece boyunca hayatta kalmayı ve arkadaşlarını korumayı başarabilecekler mi? Ravers, görsel efektleri ve yavaşlamayan temposu ile izleyiciyi deli dolu bir geceye davet ediyor.

Film, Qing Hanedanlığı tarafından rehin olarak tutulan Joseon Hanedanlığının Prensi Lee Cheong’un etrafında dönmektedir. Prens Lee Cheong kumar oynamayı, kadınlarla içki içmeyi sevmektedir. Ancak, bütün bunlara rağmen iyi bir kılıç ustasıdır. Qing Hanedanlığında 10 yıl kaldıktan sonra ülkesine geri dönen Prens Lee Cheong çok geçmeden kendini sadece geceleri ortaya çıkan zombilerle yüz yüze bulur.

Hayallerinizi gerçekleştirmek için bir kabus yaşamak zorunda olduğunuzu fark etseydiniz ne yapardınız? Rose, görünüşü ve yaptıklarına bakıldığında sessiz, ağırbaşlı ve mütevazi bir kadın gibi görünmektedir. En büyük hayali moda dünyasında ünlü bir tasarımcı olmaktır ancak korkunç bir kaza Rose'u tanınamayacak bir hale sokar. Daha önce test edilmemiş bir kök hücre tedavisini deneme kararı alır. Tedavi gerçek olamayacak kadar iyi görünmektedir ve tedaviden sonra Rose belki de istemediği kadar iyi görünmeye başlamıştır. Artık istediği her şeyi elde etmiş gibi hissetmektedir ancak hayattaki her şeyin bir bedeli vardır ve bu tedavinin de sonuçları olacaktır. 13 aralık 2019 tarihli ve Amerikan yapımı olan filmimiz karşımıza korku ve bilim kurgu türleriyle çıkmaktadır. Filmin yönetmen koltuğunda Jen Soska ve Sylvia Soska oturmaktadır. Filmin senaristliğini ise yine Jen Soska ve John Serge yapmıştır. Tüm seyircilerimize keyifli seyirler dileriz.

Precious Chong, Alex Essoe ve Zach Gayne üçlüsü tarafından senaryosu yazılan, yönetmenlik koltuğunda Zach Gayne’nin oturduğu 2020 yılında vizyona girmiş olan komedi ve korku türlerindeki Homewrecker (Psikopat) filmi, eski aşkını takıntı haline getirmiş bir kadının, adamın yeni karısını takip etmesi ve evine hapsetmesini konu alıyor. Michelle ve Robert, bebek sahibi olmaya çalışan ama bu konuda şüpheleri olan yeni evli bir çifttir. Michelle bir gün spordan çıktıktan sonra kahvesini alıp, bir kahvecide işlerini hallederken yanına Linda isimli bir kadın gelir. Onu her yerde gördüğünü ve tanışmak istediğini söyleyen Linda, Michelle’i biraz zorla da olsa evine davet etmeyi başarır. Linda’nın ısrarcı tavrından şüphelenmeye başlayan Michelle kalkmak için fırsat kollar ancak Linda’nın, Michelle’i bırakmaya pek niyeti yoktur. Michelle daha fazla dayanamayıp kalkmaya yeltendiğinde, Linda Michelle’in kafasına vurarak onu bayıltır ve böylelikle Linda’nın asıl amacı ve kim olduğu yavaş yavaş ortaya çıkmaya ve tansiyon artmaya başlar…