Filmler

Sinema sektörünün son dönemdeki en dikkat çekici yapımlarından birisi olan Ormana Hoşgeldiniz, izleyicilere soluk soluğa bir macera vaat ediyor. Filmin ana karakteri olan Eliott, saf ve genç bir maceraperesttir. Bu macera dolu hikayede, Guyana'ya gizemli ve saklı Otopisleri aramaya giden Eliott'ın hikayesine tanık oluyoruz. Ancak hızla anlaşılmaktadır ki, Otopisler asla "asil vahşiler" değillerdir.

Bunun yerine, onlar ormanın gangsterleri, korkusuz Albertine tarafından yönetilen bir topluluktur. Film, izleyicileri Eliott'ın bu eşsiz yolculuğunun hemen ortasına, tehlikeli ve bilinmeyen bir dünyaya götürüyor. Bu dünyada, hayatta kalmak için sıkı bir mücadele gereklidir ve bir yanılgı, kahramanımızı hayal kırıklığına uğratabilir.

Ormana Hoşgeldiniz, ormanda geçen bir macera filmi olmasının ötesinde, aynı zamanda insanoğlunun doğa ile olan karmaşık ilişkisine de ışık tutuyor. Yönetmen, karakterlerin derinliklerini incelemeyi ve kendi içlerindeki "vahşi" yönleri ortaya çıkarmayı başarıyor.

Hayal gücü kuvvetli bir çocuk, yeni arkadaş olduğu devasa ve güler yüzlü yaratık Karanlık'la gece boyunca yaptığı unutulmaz yolculukta korkularıyla yüzleşir.

Oregon, tek bir gün içinde yaşanan olayları konu ediyor. Hayatlarını Bodrum'da geçiren Gaye ve Hakan, yakın arkadaşlarına bir müzik kaseti teslim etmek için İstanbul'a gider. Ancak İstanbul'a gitmeleriyle kendilerini beklenmedik olayların içinde bulurlar. Başlarına gelen olayların ardından Gaye ve Hakan'ın kaseti arkadaşlarına teslim etmesi pek de kolay olmaz.

Amerikalı fizikçi Julius Robert Oppenheimer'ın hayatına odaklanılan filmde, Julius Robert Oppenheimer’ın, İkinci Dünya Savaşı sırasında atom bombasının geliştirilme sürecindeki rolü gözler önüne seriliyor.  Fizikçi Julius Robert Oppenheimer'a 2. Dünya Savaşı sırasında Manhattan Projesi'nin bilimsel liderliği verildiğinde, o ve eşi Kitty, Oppenheimer'ın çalışmasının sadece kendi hayatları üzerinde değil, tüm dünya üzerinde bu kadar etki edeceğini hayal edemezdi.  Ancak ölümcül icadının Hiroşima ve Nagazaki'de kullanılacak olması, Oppenheimer'ın kendisini projeden uzaklaştırmasına neden olur. Savaş sona ermek üzereyken, Lewis Strauss'un ortak kurduğu ABD Atom Enerjisi Ajansı'nın danışmanı olan Robert Oppenheimer, nükleer enerjinin uluslararası kontrolüne ve nükleer silahlanma yarışına karşı olduğunu savunur ve bu nedenle ABD tarafından hedef haline gelir.

Ergenlik dönemindeki Jeanne Reichenbach, 1930'larda Fransız Halk Cephesi hükümetini yönetmiş olan Sosyalist başbakan Leon Blum'a aşık oldu. Almanların istilası sonrasında o, Buchenwald kampında olduğu için hayatını riske atarak onu bulmaya çalışıyor.

Jeanne'in duygusal bağı, Leon Blum ile olan geçmişe dayanıyor. Genç kız, Blum'un liderlik ettiği popüler bir hükümet döneminde büyüdü ve onun idealleriyle yüreğinden etkilendi. Bu nedenle, Almanların Fransa'yı işgal ettiği korkunç dönemde, Jeanne hala Blum'a olan aşkını koruyor ve onu bulmak için her türlü tehlikeye göğüs germeye hazır.

Buchenwald kampı, Nazi Almanya'sının vahşi ve barbarca yönetiminden biri olarak bilinir. Jeanne, bu kampa girmek için büyük bir risk alıyor, çünkü Almanlar tarafından tutuklanma ve hatta öldürülme ihtimali vardır. Ancak Jeanne'in aşkı, onu cesaretlendiriyor ve onun için her türlü tehlikeyi göze almasını sağlıyor.

Bu belgesel, Avustralya'nın ilk drill rap yıldızlarının göz kamaştırıcı yükselişini takip ediyor. Her ne kadar polis onların performanslarına engel olmaya çalışsa da, bu gençlerin korkusuzca ve başkaldırıyla karşı koyuşuna tanıklık edeceksiniz. Onları ilk kez yeraltı dünyasına adım attıkları andan itibaren izleyeceğiz. Bu genç yeteneklerin, sokakların acımasızlığına rağmen nasıl kendi tarzlarını oluşturduklarını ve kültürel kimliklerini nasıl güçlendirip, kitlelerin beğenisini kazandıklarını göreceksiniz. Aynı zamanda, onların karşılaştığı engeller, çıktıkları zorlu yol ve bu yolu nasıl bir başarı hikayesine dönüştürdüklerini de öğreneceksiniz. Bu belgesel, müzik dünyasının zorluklarına rağmen sanatını yaşatma konusunda kararlı olan genç rapçilerin hikayesine ışık tutuyor. Sadece Avustralya'nın değil, küresel müzik sahnesinin de yükselen yıldızları olan bu drill rap sanatçılarına dair bir bakış açısı sunan bu belgesel, hayranları ve müzikseverler için kesinlikle kaçırılmaması gereken bir yapım.

One Ranger, tehlikeli bir teröristin izini sürmek ve Londra'ya saldırmasını engellemek için İngiliz İstihbaratı tarafından işe alınan Teksas Korucusu Jane'in hikayesini konu ediyor.

Sindirella ile birlikte kraliyet balosunda bulunan Kırmızı Başlıklı Kız kendini bir gizemin içinde bulur. Acaba gece yarısı olmadan bu vakayı çözebilecek midir?

Kötü şöhretli "16 Yaş Katili" ilk cinayetinden 35 yıl sonra başka bir kurban almak için geri döndüğünde 17 yaşındaki Jamie, zamanda yolculuk yaparak yanlışlıkla 1987'ye gider ve katili başlamadan durdurmaya kararlıdır.

Amerikalı genç bir kadın, rahibe olup yemin etmesinin ardından göreve başlamak üzere Roma'daki bir kiliseye gönderilir. Ancak oraya ulaştığında inançlarını sorgulamasına neden olan bir karanlıkla karşılaşır ve kötülüğün vücut bulmuş halinin doğuşunu bekleyen korkunç bir komployu ortaya çıkarır.

D.S.O. ajanı Leon S. Kennedy, Doktor Antonio Taylor'ı onu kaçıranlardan kurtarmakla görevlidir. Gizemli bir kadın ise Kennedy'inin planlarını bozmaktadır. Bu sırada B.S.A.A. ajanı Chris Redfield, San Fransisco'da nedeni belirlenemeyen bir zombi salgınını araştırmaktadır. Salgındaki kurbanların tek ortak noktası yakın zamanda Alcatraz Adası'nı ziyaret etmiş olmalarıdır. Bu ipucunu baz alarak Chris ve ekibi onları dehşetin beklediği adaya doğru yola çıkarlar.

Olivia Uriarte, son eşinden yeni boşanmış ve tamamen mahvolmuş bir kadındır. Yaklaşan düşüşü önlemek amacıyla Olivia, ölümünü ya da daha doğrusu cinayetini planlamak için detaylı bir plan yapar.

Olivia'nın hayatı, beş evlilik süreci boyunca hızlı bir şekilde değişti ve nihayetinde her evlilik sona erdiğinde daha da kötüye gitmeye başladı. Son boşanma, onu duygusal ve maddi olarak tamamen bitmiş bir hale getirdi. Hayatındaki bu büyük düşüşün önüne geçmek için Olivia, çaresizlik içinde bir çözüm aramaya karar verdi.

Olivia'nın planı, kendi ölümünü düzenleyerek tüm sorunlarından kurtulmaktı. Ancak, bunu yaparken basit bir intihar yöntemi yerine cinayet senaryosunu tercih etti. Neden mi? Çünkü sadece intihar etmek, ona acı çeken ve mahvolmuş bir kadın olarak hatırlanmak demekti. Ama bir cinayet kurbanı olarak ölümüne dair bir gizem yaratması, onun daha etkileyici bir şekilde hatırlanmasını sağlayacaktı.

Bir grup özel güvenlik görevlisinin Orta Doğu'da bir üsse düzenlenen saldırıyı engellemeye çalışırken yaşadıkları zorlukları ve tehlikeleri konu alır. Özel bir güvenlik şirketinin çalışanları, önemli bir alanda bulunan bir petrol tesisine yapılan terör saldırısını önlemek için görevlendirilir. Bu görev sırasında, karşılaştıkları düşmanlar, onları öldürmek için ellerinden geleni yapacak kadar acımasızdır.

Psikotik bir katilin etrafta olduğu bir şehirde yaşamak, halkı derinden korkuya sürüklüyor ve polise olan güveni köreltiyor. Bu korkutucu ve sıra dışı hikaye, Arjun ve Andrew'ün katili sonunda yakalamalarına kadar süren bir gerilim yolculuğunu perdeye taşıyor. Ancak hikaye burada sona ermiyor, katilin kaçmayı başarmasıyla halkın üzerindeki korku ve kaos tekrar hortluyor.

Bu film, gerilim sahnelerinin hızını ve etkisini çok iyi bir şekilde koruyor. Seyirci, polislerin her hareketini, gizemli katilin bir sonraki adımını tahmin etmek için nefesini tutarak izliyor. Katilin kaçışının ardından yaşanan karmaşa ve kaos ise izleyiciye fazlasıyla gerçekçi geliyor.

Film izlerken, Arjun ve Andrew'ün çaresiz çabalarını görüp katilin bir adım önde olduğunu hissetmek, seyirciye gerçekten sürükleyici bir deneyim sunuyor. Filmin bir noktasında bile izleyiciye, "Katil yakalandı, her şey bitti" hissi verip daha sonra bu durumu tamamen tersine çeviriyor olması, gerilim ve heyecanın ivmesini sürekli yukarıda tutması açısından büyük bir başarı.

Sonuç olarak, bu harika gerilim 

Bir tetikçi, patronu, bir sanat taciri ve bir kara para aklama planı, suikastçıyı yanlışlıkla bir gecede avangart bir sansasyona dönüştürüyor ve onu sanat dünyasını yeraltı dünyasına karşı oynamaya zorluyor.

Geçirdiği bir kazanın ardından düzelme dönemini geçiren Andre (Ivan Djurovic), arkadaşı Robert'ın (Rick Irwin) önerisiyle Los Angeles'ı çevreleyen tepelerdeki müstakil bir evde gece bekçiliği yapmayı kabul eder. Gece gelince evde tuhaf sesler ve olaylarla karşılaşır. Görünen o ki Andre, evde yalnız değildir.

Düğün gününde kaçan bir gelin adayı, eski nişanlısı ve onun yedi ölümcül sağdıcına karşı hayatta kalma mücadelesi vermek zorundadır. Nihai korku hesaplaşmasında, sağdıçlar kısa süre sonra onun geride bıraktığı hayata geri dönmeye niyeti olmadığını keşfederler.

Kızının ölümünü kabullenemeyen Dedektif Boyd, acımasız bir kabile ritüeline göre cinayet işleyen seri katili avlamak için harekete geçer: Muti. Boyd'a yardımcı olabilecek tek kişi, söyleyecekleri mümkün olmayan bir sırrı saklayan antropolog Profesör Mackles'tır. Boyd, katilin dünyasına daha da derinlemesine girdikçe, akıl sağlığı ile çılgınlık arasındaki çizgi incelir.

Büyük ikramiye evli bir çiftin piyango biletine çıkar. Ama başlarına konan talih kuşu, ikisi de para için birbirlerini öldürme planları yapmaya başlayınca vahim sonuçlara yol açar.

Ebeveynlerinin boşanmasıyla birlikte zor zamanlar yaşayan Nicholas, dünyaya karşı ilgisizleşir. Artık eski gibi gülümsemeyen Nicholas, derslerine girmez ve yalan söylemeye başlar. Babasının yanına taşınan Nicholas, yeni ailesiyle yaşamaya başlamasıyla her şeyin yoluna gireceğini düşünür. Ancak taşındığında orada bulunmak istemediğini fark eder ve annesinin yanına geri dönmeye karar verir. Ancak Nicholas’ın annesinin yanına geri taşınma şansı var mıdır?

Gizemli bir mektup aldıktan sonra, bir kadın terk edilmiş bir ada kasabasına seyahat eder ve kısa sürede bir kâbusun içinde sıkışıp kalır.

Bir gün posta kutusundan çektiği mektup, hayatının seyrini sonsuza dek değiştirecek olan bir maceranın başlangıcı olacaktır. Kadın, mektupta adı geçen karmaşık bir adaya gitmek üzere yola çıkar. Yolculuğu boyunca merak ve endişe bir araya gelirken, içinden bir ses ona yolculuğunun normalden daha farklı olacağını söyler.

Sonunda, kasabayı gören kadın, doğaüstü bir atmosferin hüküm sürdüğü bir yerde kendisini bulur. Etrafı sarılmış gibi hisseden kadın, adım attıkça bir tür tuhaf enerji tarafından kısıtlanır. İnsan seslerinin yerini sessizlik alırken, kasaba halkının tuhaf davranışları kadına tedirginlik verir.

Kadın, zamanla bu tuhaf kasaba halkının kendisini kabus gibi bir gerçeklikten korumak için bir plan yaptığını fark eder. Ancak kendi başına bu kabusu nasıl sonlandıracağını bulması gerekmektedir. Bu adada mahsur kalmış olan kadının tek umudu, gizemli mektubun ardındaki sır perdesini aralayarak kurtuluş yolunu bulmaktır.

Çaresizlikle mücadele eden kadın, adım attıkça daha da karmaşık hale gelen bir labirentin içinde yolunu bulmaya çalışır. Karanlık sırlar, tehlikeli olaylar ve ürkütücü yaratıklarla savaşmak zorunda kalırken, aklını ve cesaretini kullanarak bu kabusun üstesinden gelmeye çalışır.

Yüzücü Diana Nyad hep hayalini kurduğu şeyi 60 yaşında gerçekleştirmek için açık denizde yaklaşık 160 km yüzerek neredeyse imkânsız olan Küba-Florida etabını tamamlamaya çalışıyor.

Tesadüfen karşılaşan ve delicesine aşık olan iki 25 yaşındaki erkek, beklenmedik bir olay sonucu ayrılıyorlar. Daha sonra birbirlerini tekrar bulma umuduyla otuz yıl boyunca çabalıyorlar. Bu, basit bir hikaye özeti gibi gelebilir, ama her sahnesinde seyirciyi tam anlamıyla büyüleyen, derin bir aşk hikayesi anlatılıyor. Bu hikayede aşk, beklenmedik bir olay sonucu yolları ayrılan ve bir daha asla görüşemeyeceklerini düşünen fakat yıllar içinde birbirlerini tekrar bulma umudunu asla kaybetmeyen iki genç adamın hikayesi anlatılıyor. Sinema tarihinde aşka dair pek çok hikaye anlatılmış olmasına rağmen, bu filmdeki duygusal yoğunluk ve içtenlik, seyirciyi tamamen kendine çekiyor. Otuz yıl boyunca süren bu hasret ve özlem hikayesi, izleyiciyi hayran bırakan bir performansla perdeye taşınıyor. Aşkın ve umudun, zaman ve mekan sınırlarını aşan gücünü anlatan film, bir yandan da seyirciye hayatın ne kadar beklenmedik sürprizlerle dolu olduğunu gösteriyor. Kesinlikle izlenmeye değer bir film.

Distopik bir gelecekte İspanya hükümeti, kaynak yetersizliği nedeniyle çocukları, hamile kadınları ve yaşlıları ortadan kaldırmayı planlar. Hamile olan Mia, bu durumun ardından ülkeden kaçmaya karar verir. Kaçmak için bir konteynerde saklanan Mia, konteyner denize sürüklenince kendisini bir kabusun içerisinde bulur. Okyanusun ortasında tek başına sürüklenen Mia, hem kendi hem kızının hayatını kurtarmak için savaşmak zorundadır.