Dram Filmleri

Gerçek bir öyküden esinlenen, Tyler Perry imzalı bu dramada, ABD Kadın Kolordusu'nun siyahi kadınlardan oluşan tek taburu, II. Dünya Savaşı'nda denizaşırı imkânsız bir göreve çıkar.

Kendi işini kurma ideallerini ve hayallerini gerçekleştirmek için farklı eğitimler alan Bahar'ın yolları, bir gün evli ve bir kız çocuğu sahibi olan Kadir ile kesişir. İkna yeteneği yüksek ve antisosyal kişilik bozukluğuna sahip olan Kadir, Bahar'ı birlikte yaşamaya ikna eder ancak Bahar'ın, Kadir ile eşi Filiz arasındaki çarpık ilişkiyi görmesi uzun sürmeyecektir.

Bir fabrika kapanmanın eşiğinde olduğunda, orada çalışan bir grup işçi duruma kayıtsız kalmayı reddediyor. Onlar, birlikte harekete geçmeye karar veriyorlar. Fabrikanın sahibine karşı bir eylem planı yapmaya başlıyorlar. İşlerini kaybetme tehlikesiyle yüz yüze gelen bu cesur insanlar, haksızlığa uğradıklarını ve daha iyi muamele hak ettiklerini düşünüyorlar. Ekip olarak, seslerini duyurabilecekleri yaratıcı yollar arıyorlar. Örgütleniyor, birbirlerine destek oluyor ve hakları için mücadele etmeye başlıyorlar. Bu süreçte, bir yandan fabrikanın kapılarını açık tutmanın yollarını araştırıyor, diğer yandan da tüm gözlerin üzerlerinde olduğu bu zorlu mücadelede dayanışma ve kararlılık sergiliyorlar. Onların bu kararlı tutumu, etraflarındaki diğer işçiler arasında da ilham kaynağı oluyor. Hep birlikte, belki de imkansız gibi görünen bir mücadeleye girişiyorlar.

Zaferin Rengi, 1919 yılında İstanbul'u işgal eden düşman kuvvetlerine karşı örgütlenen insanların Anadolu'da başlattıkları direnişi, Cumhuriyet tarihinin en önemli spor başarılarından olan General Harington Kupası efsanesinin etrafında anlatıyor.

Filmde, Manş Denizi’ni yüzerek geçen ilk kadın olan Trudy Ederle’nin inanılmaz ama gerçek hikâyesi anlatılıyor. Ederle, ablasının sarsılmaz desteği ve antrenörlerinin yardımlarıyla, ataerkil toplumun düşmanca tutumunu ve karşısına çıkardığı tüm zorlukları aşarak ABD’nin Olimpiyat yüzme takımına girmeyi başarmış ve Fransa-İngiltere arasındaki 34 kilometrelik mesafeyi yüzerek geçmişti.

Bir barda fedai olarak çalışan Samet, babasının yıllar önce evi terk etmesinin ardından evden ayrılmıştır. Annesi ise kardeşi Emre ile yaşamaya başlamıştır. Samet uzun zaman sonra eve geri döner ve kardeşi Emre'ye babalarının izini bulduğunu söyler, babalarının yaşadığı yere birlikte gitmeyi teklif eder. İki kardeş geçmiş hesaplaşmalarını yapmak üzere babalarının yaşadığı Konya'ya doğru bir yolculuğa çıkarlar. Hikayenin diğer kahramanı Ayşe ise bankacı eşi ve yedi yaşındaki kızı Ceren ile birlikte sıradan bir hayat sürmektedir. Kızı okula başladığında okulun güvenlik görevlisiyle karşılaşması hayatlarını değiştirir. İkisi arasında gizli bir ilişki başlamıştır. Ayşe bu ilişkiyi yakalanma korkusu olmadan sürdürürken sonunda işler değişir. Hikayenin iki kahramanı olan Samet ile Ayşe'nin yolları beklenmedik bir şekilde kesişecektir.

Amanda ve hayalî arkadaşı Rudger, heyecan dolu uydurma maceralara atılır. Fakat Rudger kendini bir başına bulunca, gizemli bir tehditle karşı karşıya kalır.

Yas tutanların kaybettikleri sevdikleriyle konuşması, yapay zekâ sayesinde olanaklı hâle gelince bir uçuş görevlisi ve bir anne, gerçekliğin ve insanlığın anlamını sorgular.

Bea, ebeveyni zihinsel engelli olan ailesine nasıl yardım edeceğini düşünen genç bir kızdır. Ailesine destek olmak için çabalayan Bea, havuz bakımı işi bulur. Geniş ailesiyle başa çıkmaya çalışırken bir yandan da reşit olmanın getirdiği sorunlarla mücadele eder.

Son derece muhafazakar İngiliz, Edith Swan ve yerel halk, komik küfürlerle dolu kötü mektuplar almaya başlayınca kabadayı, ağzı bozuk İrlandalı göçmen komşusu Rose Gooding suçlanır. İsimsiz mektuplar ülke çapında bir kargaşaya yol açar ve bir dava başlar. Ancak Polis Memuru Gladys Moss liderliğindeki kasabanın kadınları suçu kendileri araştırmaya başladıkça bir şeylerin ters gittiğinden şüphelenirler ve bu suçlu Rose olmayabilir.

White Bird: A Wonder Story, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi işgali altındaki Fransa'da bir çocuk ve ailesi tarafından saklanan genç bir Yahudi kızın hikayesini konu ediyor. 11 yaşındaki Julian Albans, yüz deformitesi ile doğmuş bir sınıf arkadaşını küçümseyen zalim bir çocuktur. Bu durum üzerine büyükannesi Sara ona bir hikaye anlatır: 1940'larda Fransa'da yaşayan Yahudi bir kız, Nazi Almanya'sının anavatanını işgal etmesini izlemek zorunda kalmıştır. Yahudi nufüs toplanıyor ve zalim yöneticiler çocukları hedef alıyordur. Küçük kız, sınıf arkadaşı Julien ve ailesi tarafından kurtarılarak, saklanır. Julien'in çocuk felci nedeniyle yüzünün bozulmasıyla, Yahudi kız dahil sınıf arkadaşları onunla dalga geçer. Ancak Yahudi kız saklandığı sürede Julien ile daha çok vakit geçirdiğinde önyargılarından kurtulmayı öğrenir.

İki romantik tükenmişlik, Jane ve Will, ortak bir arkadaşlarının düğününde hemen birbirlerine çekilirler. Vestiyerdeki feci bir birlikteliğin ardından ikili, sonraki 24 saati birlikte geçirir, bu kaçışın gerçek olma ihtimaline karşı, karışık geçmişleri ve kalp kırıklıklarını içtenlikle itiraf ederler.

Jordan ailesi, kendi içinde iletişim sorunlarıyla mücadele etmektedir. Evin hanımı, Elizabeth’in tanıştığı Clara adındaki yaşlı bir kadının tavsiyeleriyle aile güçlüklerin üstesinden gelmeye çalışacaktır.

Dünya yüzeyine uzaydan yabancı bir cismin düşmesi sonucu insanlık tarihi “önce” ve “sonra” diye ikiye bölünmüştür ve üzerinden 3 yıl geçmiştir. Moskova Chertanov'da yaşayan ve sıradan bir kız olan Yulya Lebedeva(Irina Starshenbaum) laboratuvarda kobay olarak tavşan rolünü üstlenmeye zorlanır çünkü uzaylılar ile temas eden tek kişidir ve bilim insanları insan ırkını daha da güçlendirmek istemektedir. Bilim adamları ve ordu, Yulya'nın içinde büyüyen, artmakta olan insanüstü güçlerin doğasını çözmek için duygularını, hislerini ve düşüncelerini atomlara ayırmaya başlar ve işler düşündüklerinden daha da korkutucu bir hal alır.

Vincent ölmeli, ama neden? Gayet özelliksiz, sıradan biri Vincent ama ortada bir neden olmamasına rağmen postacıdan çocuklara, tanıdık tanımadık herkes Vincent’ı bir şekilde öldürmeye çalışıyor. Bugüne kadar hiç dikkat çekmeyen Vincent’ın hayatı bu beklenmedik şiddet sarmalında alt üst oluyor ve Vincent bir bıçak sırtında sürekli herkesten kaçmak zorunda kalıyor.

15 yaşındaki Tyson ilk kez devlet okuluna gittiğinde hayatı sonsuza dek değişir. Tyson, şampiyon maraton koşucusu Aklilu ile arkadaş olur. Otizminin kendisini engellemesine asla izin vermeyen Tyson, babasının onayını kazanma umuduyla ilk maratonunu koşmaya kararlıdır. Beklenmedik bir arkadaşının ve ebeveynlerinin yardımıyla; kendine olan inancı ve ilk adımı atma cesareti ile her şeyin mümkün olduğunu öğrenir.

Yuvasının bozulmaması için mücadele etmeye kararlı olan genç banka çalışanı Ava, kocası Dallas onu terk edince yıkılır. Kaderin bir cilvesi sonucu Dallas'ın kötü davranışları ifşa olur. Evliliklerinin kötüye gitmesine neden olan ve zamanında Ava'nın gerçek ruh eşiyle birlikte olmasına engel olan da Dallas'ın kötü davranışlarıdır.

Eski bir araba kaçakçısı, üç saat içinde bir devlet yetkilisinin kızını onu esir alacaklara teslim etmelidir. Yoksa sonuçlara katlanan kendi ailesi olacaktır.

New York'tan bir müzik muhabiri, genç Brezilyalı piyano virtüözü Tenorio Jr.'ın gizemli kayboluşunun ardındaki gerçeği ortaya çıkarmak için zorlu bir yolculuğa çıkar. Bu araştırma, onu dünyaca ünlü Latin müzik akımı Bossa Nova'nın doğuşuna ve "Piyano Çalanları Vurdular" adlı eserde yer alan zengin hikayelere götürür.

Auschwitz kumandanı Rudolf Höss, eşi Hedwig, çocukları ve hizmetkârlarıyla rüya gibi bir hayat sürmektedir. Öyle ki, ölüm kampının duvarına bakan muhteşem evleri tam da tren raylarıyla gaz odaları arasındadır. Martin Amis'in aynı adlı romanından uyarlanan bu çarpıcı film çiçekli, geniş bahçeleri, seraları ve havuzlarında keyif süren Höss ailesinin başlarına ölüm külleri serpilirken süregiden sıradan gündelik yaşamını gözlemliyor.

Yeni emekli olan Harold Fry, karısı Maureen ile birlikte kasvetli bir hayat sürmektedir. Eski arkadaşı Queenie'nin ölmek üzere olduğunu öğrendiğinde, ona bir mektup göndermek için üzgün bir şekilde evinden çıkar ancak bir anda onun yanına gitmeye karar verir. Harold, mektubu cebinde, yolculuğunun Queenie'yi hayatta tutacağına dair samimi bir inançla İngiltere'de 700 km'den fazla bir yolculuğa çıkar. Beklenmedik ve özgürleştirici karşılaşmalar sayesinde Harold kendi hayatına da bir şans verebilecek midir?

Umudunu Kaybetme’de, Chris Gardner iki yakasını bir araya getirmeye çalışan bir aile babasıdır. Ailesini ayakta tutmak için cesurca çabalamasına rağmen beş yaşındaki oğlu Christopher’ın annesi, maddi zorlukların yarattığı sürekli baskı altında direncini kaybetmek üzeredir. Artık dayanamayacağını anlayınca istemeye istemeye evi terk eder. Artık bekar bir baba olan Chris, yılmadan, bildiği tüm satış becerilerini kullanarak daha iyi kazandıran bir işin peşine düşer. Prestijli bir borsa şirketinde stajyerlik bulur ve ücret almasa da programın sonunda iş ve parlak bir gelecek elde edeceğini umarak kabul eder. Parasal güvencesi olmayan Chris ve oğlu, kısa süre sonra oturdukları daireden çıkartılırlar ve düşkünler evi, otobüs durağı, tuvalet; geceyi geçirmek için bulabildikleri her yerde kalırlar.

Eski bir Delta Force üyesi olan Frank Castle tüm ailesinin, yer altı dünyasının önde gelen isimlerinden Howard Saint'in adamları tarafından öldürülüşüne tanık olur. O artık intikam için yanıp tutuşan, farklı biridir. Castle ölmüş, İnfazcı doğmuştur...

Erkek arkadaşından eziyetli bir şekilde ayrılan bir kadın, birdenbire kendini yakışıklı bir yabancı ile tutku dolu bir ilişki içerinde bulur. Yeni arkadaşı gerçek olamayacak kadar iyidir ancak kadın kime güveneceği ve kimden korkacağı konusunda acele etmemelidir.