Dram Filmleri

Travmatik bir çocukluğun üstesinden gelerek Boston'da yeni bir hayata başlayan ve kendi işini kurma hayalinin peşinden koşan Lily Bloom'un hikayesini konu alan filmde, Bloom büyüleyici beyin cerrahı Ryle Kincaid ile şans eseri karşılaşır. Kısa sürede aralarında yoğun bir bağ oluşur ve derin bir aşk başlar. Ancak bir süre sonra ilişkilerinde sorunlar ortaya çıkar.

New York'lu evli bir polis memuru, koruması altına aldığı sosyete cinayet tanığına aşık olur. Bu ilginç ve karmaşık durum, hem onun evliliğini hem de mesleki kariyerini tehlikeye atan bir dizi olayın başlangıcını tetikler. Film, karakterler arasındaki bu elektriklenmeyi ve çatışmaları oldukça gerçekçi bir şekilde ele alıyor. Polis memurunun içsel çatışmaları ve duygusal dalgalarına tanık olurken, New York'un dinamik şehir manzarası da hikayeye mükemmel bir arka plan sağlıyor. Görev ve aşk arasında bocalayan bu karakterin hikayesi, izleyiciye hem dramatik hem de düşündürücü anlar sunuyor. Gerilim ve romantizm arasında gidip gelen bu yapım, seyirciyi baştan sona kendine bağlayacak bir kurguya sahip. Filmin sosyete tanığı olan karakteri ise, zengin iç dünyası ve çevresiyle nasıl bir çelişki içinde olduğunu gözler önüne sererek, hikayeye derinlik katıyor. Bu iki karakter arasındaki dinamikler, filmin önemli bir parçası olarak, izleyiciyi sonuna kadar merak içinde tutmaya yetiyor.

Erkekler, kadınlar, seçimler, arkadaşlık, aşk ve dün gece hakkında... 1980'lerden. Bir Gecelik Aşk Rob Lowe ve Demi Moore'u Chicago'lu 2 bekar olarak karşınıza getiriyor. "B" kelimesini deneyen 2 bekar, "Bağlılık" konusunda Lowe'un seks hocası James Belushi ve Moore'un şüpheci kız arkadaşı Elizabeth Perkins kafa karıştırıcılar. David Mamet'in oyunundan uyarlama film, Edward Zwick'in (Son Samuray) ilk çalışması.

The Baseline, Doğu Londra'nın grime kulüp sahnesinin kalbi olarak bilinir ve dışarıda kuyruk genellikle sokak boyunca uzanır. Danny, kapıda çalışan biri olarak, kavgaları ayırmak ve sarhoş gençlerle başa çıkmakla sorumlu. Ancak, bir gün kulüp sahibi Terry'yi tehlikeli bir durumdan kurtardığında, Danny'nin hayatı beklenmedik bir dönüş alır. Terry, Danny'e büyük bir borçlu hisseder ve ona kulübün gizli dünyasının kapılarını açar. Danny bu süreçte, kulübün sadece eğlence ve müzikten ibaret olmadığını, aynı zamanda karmaşık ilişkiler ve güç mücadelelerinin de merkezi olduğunu keşfeder. Bu yeni dünyanın tehlikeleriyle yüzleştikçe, Danny hem kendi sınırlarını hem de sadakat kavramını sorgulamaya başlar. Danny'nin bu macerası sadece ona değil, izleyiciye de Doğu Londra'nın alt kültürüne dair derin bir bakış sağlar. Film, hem dramatik yapısıyla hem de gerçekçi karakter çizimleriyle izleyicileri adeta bir çekim alanına sürükler. Danny'nin içsel yolculuğu ve karşılaştığı zorluklar, The Baseline'nin sadece bir eğlence mekanı olmadığını, bir hayatta kalma arenası olduğunu gözler önüne serer. Bu film, sıradan bir gece kulübü hikayesinden çok daha fazlasını sunarak, izleyicilere unutulmaz deneyimler vaat ediyor.

Astronot Sam Bell, Lunar Industries şirketi ile üç senelik bir kontrata imza atmıştır. Sözleşme gereği gezegenimizi besleyen önemli enerji kaynaklarından olan Helium-3 madenini Ay'ın yüzeyinden çıkaracak tesisin tek sorumlusu olacaktır. Bu meşakkatli görevde tek yardımcısı Gerty adındaki bir robottur. Sam Ay’da kendine ait bir rutin yaratmıştır. Günlerini sessizlik içinde geçiren Sam eve dönmesine üç hafta kala bir kaza geçirir. Uyandığında yalnız olmadığını fark edecektir.

Kendisine miras kalan toprakları almak için gelen Lady Sarah, bölgenin yerlilerinden olan sert mizaçlı ve bir o kadar da kaba olan Drover (Hugh Jackman) ile aynı safta yer almak istemese de buna mecbur kalır. Bulundukları yerden milllerce uzakta olan bu dünya harikası topraklara varabilmek için uzun bir yol kattettikten sonra Darwin isimli bu şehrin Pearl Harbor’a saldıran Japon kuvvetleri tarafından bombalandığını öğrenirler...

Bir zamanlar birbirlerine derinlemesine bağlı olan ancak on yılı aşkın bir süredir yolları ayrılmış olan boşanmış çift Idris ve Patricia, geçmişin tozlu sayfalarını bir kez daha açmaya karar veriyorlar. Uzun yıllar sonra yüz yüze gelen bu ikili, aralarındaki eski bağları ve yaşanmışlıkları yeniden keşfederken, hem acıları hem de tatlı anıları birlikte göğüslemeyi seçiyorlar. Bu yolculuk, onları eski yaraları iyileştirmeye ve belki de yeni başlangıçlara açık hale getirmeye zorluyor. Film, izleyiciye eski ilişkilerin karmaşık yapısını ve insan ilişkilerinin zaman içinde nasıl evrilebileceğini samimi bir dille anlatıyor. Patricia ve Idris'in hikayesi, izleyiciye kendi geçmişleriyle yüzleşme ve affetmenin önemini hatırlatıyor. Onların bu dokunaklı geri dönüş yolculuğu, umutla sonlanıyor ve bizlere her bitişin ardında yeni bir başlangıcın olabileceğini düşündürüyor.

Bir skandalı kamuoyuna ifşa ettiği için tacı elinden alınan eski bir güzellik kraliçesi, her şeyi anlattığı bir kitap üzerinde çalışmaktadır; ancak aşk hayatı henüz yazılmamıştır.

İnsanları saldırgan yaratıklara dönüştüren bir tür kuduz hastalığı tüm gezegene yayılınca, Manel hayatta kalmak için zekâsına güvenerek kedisiyle birlikte kendini eve kapatır; ancak çok geçmeden yiyecek aramak için karadan ve denizden birçok tehlikeyi atlatarak dışarı çıkmak zorunda kalırlar.

Bir anne, bir mobilya mağazasındaki yeşil bir kanepeye oturduktan sonra kalkmayı reddeder ve yıllardır görüşmediği üç çocuğundan bu davranışının sebebini anlamalarını bekler. Mağaza yöneticilerinin yardımıyla kardeşler, hayatlarını değiştirecek aile gerçeklerini ortaya çıkaran akıl almaz bir yolculuğa çıkarlar.

Hamile olan eşiyle birlikte evlerinde saldırıya uğrayan eski bir özel harekâtçı, kendini sorunlu geçmişiyle bağlantılı ölümcül bir insan avının ortasında bulur.

Genç bir kadın, New York'un içine kapanık ve seçkin bir çevresinde, sosyetik en iyi arkadaşı tarafından dışlanma riskiyle karşı karşıya kalır. Bu durum, çekici bir fotoğrafçıya aşık olmasıyla başlar. Fotoğrafçının cazibesi ve sanatsal ruhu, kadının monoton ve yüzeysel sosyal çevresine kıyasla oldukça çekicidir. Kadının bu yeni ilişkiye olan ilgisi, ilk başta arkadaşları tarafından hoş karşılanmaz. Grup, dış görünüşleri ve sosyal statüleriyle her zaman öne çıkmış, bu yüzden yeni birine kapı açmak fikri onlara yabancı gelmiştir. Fotoğrafçının hayatı daha yalın ve içten bir yaşam tarzı sundukça, genç kadın kendi dünyasındaki bu çatışmayı daha derinden hissetmeye başlar. Kafasında ikilem oluşturan bu durum, onu bir seçim yapmaya zorlar: Ya güvenli sosyal bağlarını koruyacak ya da kalbinin sesini dinleyip yeni bir aşka yelken açacaktır. Film, modern ilişkiler, sosyal bağlar ve bireyin gerçek mutluluğunu arayışı üzerine düşündürücü bir hikaye sunuyor.

Gerçek bir öyküden esinlenen, Tyler Perry imzalı bu dramada, ABD Kadın Kolordusu'nun siyahi kadınlardan oluşan tek taburu, II. Dünya Savaşı'nda denizaşırı imkânsız bir göreve çıkar.

Kendi işini kurma ideallerini ve hayallerini gerçekleştirmek için farklı eğitimler alan Bahar'ın yolları, bir gün evli ve bir kız çocuğu sahibi olan Kadir ile kesişir. İkna yeteneği yüksek ve antisosyal kişilik bozukluğuna sahip olan Kadir, Bahar'ı birlikte yaşamaya ikna eder ancak Bahar'ın, Kadir ile eşi Filiz arasındaki çarpık ilişkiyi görmesi uzun sürmeyecektir.

Bir fabrika kapanmanın eşiğinde olduğunda, orada çalışan bir grup işçi duruma kayıtsız kalmayı reddediyor. Onlar, birlikte harekete geçmeye karar veriyorlar. Fabrikanın sahibine karşı bir eylem planı yapmaya başlıyorlar. İşlerini kaybetme tehlikesiyle yüz yüze gelen bu cesur insanlar, haksızlığa uğradıklarını ve daha iyi muamele hak ettiklerini düşünüyorlar. Ekip olarak, seslerini duyurabilecekleri yaratıcı yollar arıyorlar. Örgütleniyor, birbirlerine destek oluyor ve hakları için mücadele etmeye başlıyorlar. Bu süreçte, bir yandan fabrikanın kapılarını açık tutmanın yollarını araştırıyor, diğer yandan da tüm gözlerin üzerlerinde olduğu bu zorlu mücadelede dayanışma ve kararlılık sergiliyorlar. Onların bu kararlı tutumu, etraflarındaki diğer işçiler arasında da ilham kaynağı oluyor. Hep birlikte, belki de imkansız gibi görünen bir mücadeleye girişiyorlar.

Zaferin Rengi, 1919 yılında İstanbul'u işgal eden düşman kuvvetlerine karşı örgütlenen insanların Anadolu'da başlattıkları direnişi, Cumhuriyet tarihinin en önemli spor başarılarından olan General Harington Kupası efsanesinin etrafında anlatıyor.

Filmde, Manş Denizi’ni yüzerek geçen ilk kadın olan Trudy Ederle’nin inanılmaz ama gerçek hikâyesi anlatılıyor. Ederle, ablasının sarsılmaz desteği ve antrenörlerinin yardımlarıyla, ataerkil toplumun düşmanca tutumunu ve karşısına çıkardığı tüm zorlukları aşarak ABD’nin Olimpiyat yüzme takımına girmeyi başarmış ve Fransa-İngiltere arasındaki 34 kilometrelik mesafeyi yüzerek geçmişti.

Bir barda fedai olarak çalışan Samet, babasının yıllar önce evi terk etmesinin ardından evden ayrılmıştır. Annesi ise kardeşi Emre ile yaşamaya başlamıştır. Samet uzun zaman sonra eve geri döner ve kardeşi Emre'ye babalarının izini bulduğunu söyler, babalarının yaşadığı yere birlikte gitmeyi teklif eder. İki kardeş geçmiş hesaplaşmalarını yapmak üzere babalarının yaşadığı Konya'ya doğru bir yolculuğa çıkarlar. Hikayenin diğer kahramanı Ayşe ise bankacı eşi ve yedi yaşındaki kızı Ceren ile birlikte sıradan bir hayat sürmektedir. Kızı okula başladığında okulun güvenlik görevlisiyle karşılaşması hayatlarını değiştirir. İkisi arasında gizli bir ilişki başlamıştır. Ayşe bu ilişkiyi yakalanma korkusu olmadan sürdürürken sonunda işler değişir. Hikayenin iki kahramanı olan Samet ile Ayşe'nin yolları beklenmedik bir şekilde kesişecektir.

Amanda ve hayalî arkadaşı Rudger, heyecan dolu uydurma maceralara atılır. Fakat Rudger kendini bir başına bulunca, gizemli bir tehditle karşı karşıya kalır.

Yas tutanların kaybettikleri sevdikleriyle konuşması, yapay zekâ sayesinde olanaklı hâle gelince bir uçuş görevlisi ve bir anne, gerçekliğin ve insanlığın anlamını sorgular.

Bea, ebeveyni zihinsel engelli olan ailesine nasıl yardım edeceğini düşünen genç bir kızdır. Ailesine destek olmak için çabalayan Bea, havuz bakımı işi bulur. Geniş ailesiyle başa çıkmaya çalışırken bir yandan da reşit olmanın getirdiği sorunlarla mücadele eder.

Son derece muhafazakar İngiliz, Edith Swan ve yerel halk, komik küfürlerle dolu kötü mektuplar almaya başlayınca kabadayı, ağzı bozuk İrlandalı göçmen komşusu Rose Gooding suçlanır. İsimsiz mektuplar ülke çapında bir kargaşaya yol açar ve bir dava başlar. Ancak Polis Memuru Gladys Moss liderliğindeki kasabanın kadınları suçu kendileri araştırmaya başladıkça bir şeylerin ters gittiğinden şüphelenirler ve bu suçlu Rose olmayabilir.

White Bird: A Wonder Story, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi işgali altındaki Fransa'da bir çocuk ve ailesi tarafından saklanan genç bir Yahudi kızın hikayesini konu ediyor. 11 yaşındaki Julian Albans, yüz deformitesi ile doğmuş bir sınıf arkadaşını küçümseyen zalim bir çocuktur. Bu durum üzerine büyükannesi Sara ona bir hikaye anlatır: 1940'larda Fransa'da yaşayan Yahudi bir kız, Nazi Almanya'sının anavatanını işgal etmesini izlemek zorunda kalmıştır. Yahudi nufüs toplanıyor ve zalim yöneticiler çocukları hedef alıyordur. Küçük kız, sınıf arkadaşı Julien ve ailesi tarafından kurtarılarak, saklanır. Julien'in çocuk felci nedeniyle yüzünün bozulmasıyla, Yahudi kız dahil sınıf arkadaşları onunla dalga geçer. Ancak Yahudi kız saklandığı sürede Julien ile daha çok vakit geçirdiğinde önyargılarından kurtulmayı öğrenir.

İki romantik tükenmişlik, Jane ve Will, ortak bir arkadaşlarının düğününde hemen birbirlerine çekilirler. Vestiyerdeki feci bir birlikteliğin ardından ikili, sonraki 24 saati birlikte geçirir, bu kaçışın gerçek olma ihtimaline karşı, karışık geçmişleri ve kalp kırıklıklarını içtenlikle itiraf ederler.