Belgesel Filmleri

Patrick O'Brien, 30 yaşında bir DJ, internet kişiliği ve film yapımcısıydı. TransFatty olarak bilinen O'Brien, günlerini biralı yaratıcı güç olarak geçiriyor ve pervasızlar, savunmasız ruhlar ve Howard Johnson restoranları hakkında sanatsal filmler yapıyordu. Fakat bir gün bacakları titremeye başladı ve sonrasında ALS (Lou Gehrig hastalığı) teşhisi kondu. Patrick'e 2 ila 5 yıl arası yaşama süresi verildi ve başlangıçta yürüme, kollarını hareket ettirme, yutma ve hatta nefes alamama yeteneğini kaybetti. Ancak, ailesi ve arkadaşlarından aldığı destekle Patrick, düşünülemez olanı cesurca deneyimledi ve kamerasını kendine çevirdi. Kendi belgeselinin yönetmeni ve yıldızı olarak, Patrick, teşhisinden felç dönemine kadar olan tüm yıkıcı yolculuğunu filme aldı. TRANSFATTY LIVES, duygusallıktan kaçınarak, Patrick'in hayatındaki bu zorlu süreci izleyicilere yansıtır. 

Belgesel, dünyanın en önemli müzik festivallerinden biri olan Tomorrowland'in onuncu yıl dönümü kutlaması. Bu festival dünya çapında müzikseverlerin kalbini fethetti ve etkisi dikkat çekici oldu. Bu belgesel sayesinde, müzik festivallerinin önemini ve elektronik dans müziğinin bu etkinliklere katılanların kültür ve deneyimlerini şekillendirmede oynadığı rolü daha iyi anlayacaksınız. Son on yılda Tomorrowland, her yıl dünyanın her köşesinden binlerce hayranı kendine çeken küresel bir fenomen haline geldi. Peki bu festivali bu kadar özel yapan şey nedir? İnsanları çeken ve her yıl geri gelmelerini sağlayan şey nedir? Bunlar, bu belgeselin cevaplamayı amaçladığı sorulardan sadece birkaçı. İzlerken, mütevazi başlangıcından bugün olduğu muhteşem olaya kadar Tomorrowland tarihinde bir yolculuğa çıkacaksınız. 

"The Kids Menu", eleştirmenlerce beğenilen "Fat, Sick and Nearly Dead"in arkasındaki aynı ekip tarafından hazırlanan güçlü bir belgesel. Film yapımcısı Joe Cross, dünya çapında bir yolculuğa çıktı ve yol boyunca binlerce insanla tanıştı. Seyahatleri sırasında, tekrar tekrar su yüzüne çıkan bir sorunu keşfetti: çocukluk çağı obezitesi sorunu. Joe bu konuyu daha derinlemesine araştırdı ve çok çeşitli uzmanlar, ebeveynler, öğretmenler ve çocuklarla görüştü. Konuşmaları sayesinde, çocukluk çağı obezitesinin sorunun kaynağı olmadığını, daha çok çok daha büyük bir sorunun belirtisi olduğunu fark etti. Sağlıklı gıda seçenekleri hakkında bilgi eksikliğinin, uygun fiyatlı ve besleyici öğünlere sınırlı erişimle birleştiğinde ve olumsuz rol modellerin etkisinin çocukluk obezitesi salgınına katkıda bulunan faktörler olduğunu buldu.

Günümüzün hem en önemsiz hem de en önemli tartışmalarından biri olarak nitelendirilebilecek bir tartışmayı konu alan The Culture High isimli bu belgesel, marihuananın yasallaştırılıp yasallaştırılmaması gerektiğini; her iki görüşü savunan tarafların da katılımıyla gözler önüne seriyor. Her ne kadar bazı yerlerde yasadışı olsa da dünya genelinde büyük bir ticari pazara sahip olan mariuhana, bazıları tarafından hem bu nedenden; hem de zararlı bir şey olmadığı aksine insan sağlığına faydalı bir şey olduğu gerekçesiyle savunuyor. Bunun tam tersine argümanların da yer aldığı bu yapım, başta hip hop yıldızı Snoop Doog ve milyarder Richard Branson da dahil olmak üzere birçok kişinin görüşlerini içeriyor.

Müzik ve siyaset birbirinden kopuk görünen iki alandır, ancak kesişebilirler ve hatta çatışabilirler, ünlü bir uluslararası müzik yıldızı ve Fugees üyesi Pras Michel'in gerçek hayat hikayesinden de anlaşılacağı gibi. 2010 yılında anavatanı Haiti'yi vuran yıkıcı depremin ardından Pras, ününü ve nüfuzunu ülkesinin siyasi manzarasında bir fark yaratmak için kullanmaya karar verdi. Görevi, daha önce hiçbir siyasi makamda bulunmamış, tartışmalı bir müzisyen olan Tatlı Micky olarak da bilinen Michel Martelly için bir başkanlık kampanyası başlatmaktı. Politik deneyimleri olmamasına rağmen, Pras ve Sweet Micky zorluklarla ve engellerle dolu bir yolculuğa çıktılar. Karşılaştıkları en büyük engellerden biri, depreme ve ardından gelen insani krize yeterince tepki gösteremeyen yozlaşmış bir hükümetti.

Orta Doğu'nun sıra dışı ve ilham verici kadınlarından oluşan Hız Kızkardeşleri, adeta birer mucizevi varlık gibi göze çarpıyor. İşgal altındaki Batı Şeria'da, normal araba parçalarını kullanarak ürettikleri yarış arabaları ile hem toplumsal cinsiyet normlarına meydan okuyorlar, hem de bir işgali simgeleyen telle örülü yolların zorluklarına karşı cesur bir duruş sergiliyorlar. Hız Kızkardeşleri'nin yolculuğu, bir yandan heyecan dolu yarışlarla dolu, diğer yandan ise ailelerinden ve muhafazakâr toplumun baskılarından kaynaklanan zorluklarla mücadeleyle geçiyor. Ancak, onlar bu zorlukların üstesinden gelerek, bir kadının yarış şoförü olarak kabul edilebileceğine dair toplumsal algıları değiştirmek için mücadele ediyorlar. Bu cesur kadınların hikayesi, sadece yarış pistlerinde değil, gündelik hayatlarında da izleyicileri büyülüyor.

Çok sayıda Grammy Ödülü kazanan ve platin plak satışları elde eden yetenekli ve ünlü müzik grubu Pentatonix, merakla beklenen konser belgeseli On My Way Home'u dünya çapındaki hayranlarıyla buluşturdu. Belgesel, hayranları Pentatonix'in kıtadaki tüm mekanları satan büyük bir başarı olan destansı 2015 Kuzey Amerika turnesinin perde arkasına götürüyor. Pentatonix, 2011'de müzik sahnesine ilk çıktığından beri, benzersiz tarzları ve olağanüstü yetenekleri sayesinde bilinen bir isim haline geldi. Müzikleri dünyanın her yerindeki izleyicilere ulaşarak ve YouTube kanalları yaklaşık 1 milyar görüntüleme ve 8,1 milyondan fazla abone toplayarak popülerlikleri arttı. Pentatonix'in müzik severler arasında popüler olması şaşırtıcı değil. 

"My Beautiful Broken Brain" adlı şahane film, beyin kanaması sonrasında kişisel bir yolculuğa çıkan 34 yaşındaki Lotje Sodderland'ın beyninin derinliklerine, kompleksitesine, hassasiyetine ve mucizesine dair bir destan niteliğinde bir anlatı sunuyor. Lotje, bilincini kaybettiğinde, kendisini tamamen yabancı bir dünyada buldu. Kelimelerin anlamları kaybolmuş, duyusal algısı ise tanınmayacak şekilde değişmişti. Bu zorlu gerçekliğe uyum sağlamaya çalışırken, beyin fonksiyonlarının yeniden kazanılıp kazanılamayacağına dair umutsuz bir arayışa girdi. Ancak, bu film sadece bir kişinin hayatındaki mücadeleyi anlatmıyor. Aynı zamanda, beyin fonksiyonlarının yeniden kazanılması için yapılan öncü bilimsel araştırmaların gerçek hikayesini de sunuyor. Bu bilimsel çalışmalar, beynin nöroplastisitesini ve yenilenme kapasitesini keşfetmek için yapıldı ve sonuçları tahmin edilemeyen bir deneyim sunuyor.

Bu belgesel, okyanus bilimci Sylvia Earle'nin okyanusları aşırı avlanma ve zehirli atık gibi tehditlerden kurtarmak için yürüttüğü kampanyayı takip ediyor.

Belgesel sinemanın iki ünlü yönetmeninin imzasını taşıyan yapıt, kameralarını gezegenimizin geçmişine çeviriyor.
 Gezegenimizin geçmişinde neler yatıyor? Buzul Çağı'nın bitişiyle birlikte yeryüzünde mevsimler başladı. İnsan tüm gücüyle gezegene hükmedene kadar da her şey yolundaydı.
 Bu çarpıcı belgesel mevsimlerin oluşmasıyla dünyadaki hayvanların nasıl oluştuğuna ve nasıl bir hayat sürdüklerine odaklanıyor.

Dünyanın dört bir yanındaki mercan kayalıkları benzeri görünmemiş bir oranda yok olmaktadır. Dalgıçlar, fotoğrafçılar ve bilim adamlarından oluşan bir ekip, nedenini keşfetmek ve su altı sırlarını ortaya çıkarmak için bir maceraya atılırlar.

Casusluğun karanlık dünyasında, Majestelerinin Gizli Servisi'nden daha efsanevi bir casus teşkilatı yoktur. 100 yılı aşkın bir süre önce kuruldu ve küresel bir casus ağına dönüşür. Daha çok eski hükümet adıyla MI6 olarak bilinen hizmet, 1994 yılına kadar resmi olarak mevcut değildi. Bu belgesel, Britanya Gizli Servisi'nin gizli ve tehlikeli dünyasını gözler önüne serer. Efsanevi ajan 007 James Bond'un evi, 100 yılı aşkın süredir uluslararası casusluğun merkezinde yer alır. Şimdi gizli operasyonların, ihanet hikayelerinin ve hayatı tehdit eden çifte ajanların ardındaki gerçeği ortaya çıkar. İngiliz casusluğunun önemli figürleriyle röportaj yaparak gerçek casusların tehlikeli gizli dünyasının kapıları açılır. 

Gazeteci Rae de Leon tek başına yürüttüğü bu ilk araştırmasında, ABD'nin dört bir yanına seyahat ederek şaşırtıcı bir gerçeği ortaya çıkarıyor: Cinsel tacize uğradıklarını polise bildiren genç kadınlar, adalet arayışları sırasında yalan ifade vermekle suçlanarak tutuklanıyor ve onları koruyacağına inandıkları sistem tarafından mahkûm ediliyor.

Bu heyecan verici film, muhteşem kasırganın müthiş gücünün ortasında bizi tutkuyla sarsıyor. Andy Byatt, Cyril Barbançon ve Jacqueline Farmer'ın yönetmenliğinde, NASA ve besteci Yann Tiersen'in işbirliğiyle, bu epik yolculuk, 200 km/sa hızında esen 18 kasırganın geçtiği 12 ülkede gerçekleşiyor. Başlangıcında tehlikeli bir kum fırtınası olarak ortaya çıkan kasırga, Atlantik Okyanusu'nu aşarak dev gemileri ve dalgaları alt üst ediyor, sonra Karayip ormanlarına çarparak içinde yaşadığımız kasırgaya dönüşüyor. Bu fırtına, karıncalar, kertenkeleler, yarasalar, kurbağalar, atlar, evsiz insanlar, nehirler, okyanus mercanları ve ABD Körfez kıyısı gibi her şeyi boyun eğdiriyor. Muhteşem kasırganın gücünü, uzaydan ve hayvanların gözünden görüyoruz. Acil durum kuruluşlarının operasyon odalarından ve yerden patlayarak bize öfkesini açığa vuruyor. Bu film, gerçek bir doğal afetin içinde nefes kesen bir deneyim sunuyor ve seyircileri büyülüyor.

Genç aktivist Joshua Wong tarafından harekete geçirilen Hong Kong'un genç vatandaşları, Çin'e karşı özerkliklerini korumak için sokaklara dökülüyor.

Bu belgeselde, moda tasarımcısı Jeremy Scott'ın Missouri'deki mütevazı bir çiftlikten Moschino'nun kreatif direktörlüğüne uzanan hikayesine tanık oluyoruz.

Jeremy Jones, snowboardculuk kariyerinde taşrada başlayan bir isimdir. Jackson Hole ve Lake Tahoe'da kendine yakın parkurlarda farklı izler bırakarak, kendi stilini oluşturur. Ancak Jones'un hedefleri sadece burayla sınırlı değildir. Jeremy’nin aklında çok daha fazlası vardır. Doğu Alaska Sıradağları ve Nepal'in Himalayaları gibi zorlu coğrafyalarda da snowboard yaparak, ilk inişlerde tarih yazmayı hedefliyordur Jeremy. Bu zirveler, sadece yükseklikleri ile değil aynı zamanda zorlu koşullarıyla da ünlüdür.  Ama tabii ki bu engeller Jeremy’i durdurmaya yeterli değildir. Jones, bu heyecanlı maceralarında sadece kendine değil, tüm snowboard camiasına örnek olacak birçok başarıya imza atmayı hedefliyordur. Peki bu hayal ve hedef başarılı olabilecek mi?

Son yılların en popüler dağcılarından biri olan Jeremy Jones, şimdi ekibiyle birlikte yepyeni bir maceraya çıkmaya hazırlanmaktadır. En az bir öncekiler kadar zorlu ve tehlikeli olan bu tırmanışı sırasında neredeyse tamamen dik bir dağa tırmanacak olan Jeremy Jones, daha önce kimselerin gitmeye tenezzül bile etmediği yerlere giderek burada kamp yapmak için çabalayacaktır. Tüm bunları yaparken heyecanını bir an olsun kaybetmeyen ve her zaman daha da fazlasını arzulayan Jones, zaman zaman dünyanın en ücra köşelerinde bulunan dağlık arazilerden birine giderek bu el değmemiş bölgeleri keşfetmeye çalışacaktır. Bu maceralarında hem fiziksel hem de zihinzel zorluklarla karşılaşan ekip, hiçbir zaman pes etmeyi düşünmeyecektir.

26 Haziran'da hayatını kaybeden Jackson'ın ölmeden önce hazırlıklarını sürdürdüğü, bu yaz Londra'da O2 Arena’da başlaması planlanmış ve tüm biletleri de satılmış olan This Is It adlı konserler serisinin olağanüstü prova ve kamera arkası görüntülerini içeren film 29 Ekim'de tüm dünyayla birlikte vizyona girecek.Pop Kral'ının bu konserlerle hayalini gerçekleştiremeden öldüğü film, tüm dünyaya Michael Jackson’ın son konserini ön sıralardan izleme fırsatını verecek.

Film Richmond, California'daki 2012 Chevron rafinerisi yangınıyla başlar ve Richmond'un güneş enerjisi sektörü ile petrol rafinerisine dayalı enerji endüstrisinde devam eden kirlilik ve ekonomik düşüş potansiyelini karşılaştırır. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki güneş teknolojisinin kısa bir tarihini ve Ronald Reagan'ın Jimmy Carter'ın Beyaz Saray'daki ilk gününde kurduğu güneş panellerini kaldırıp güneş enerjisi geliştirme politikasını terk etmesiyle neyin kaybolduğunu anlatan film, gelişen güneş enerjisi endüstrisinde çalışmak için yeşil yakalı iş eğitimi alan işsiz Solar Richmond, Kuzey Kaliforniya işçileri hakkındadır. Van Jones, Green for All ile ilk çalışmasını, ailesinin Beyaz Saray'daki bir iş teklifinden yararlanmak için Oakland'dan Washington'a taşınmasını ve Jones'un muhafazakâr medyanın sürekli saldırıları arasında müteakip istifasını anlatan bir belgeselde yer alıyor.

Filmin yönetmeni Yance Ford'un erkek kardeşi William’ın vahşice öldürülmesini araştıran bu etkileyici belgeselde aile, keder ve ırksal adaletsizlik konuları bir arada işleniyor. 3 çocuklu siyahi Ford ailesinin en büyük çocuğu olan 24 yaşındaki öğretmen William Jr., 19 yaşındaki beyaz tamirci Mark Reilly tarafından Nisan 1992’de, Long Island’ta katledilmiş ve ailesi katilin sırf ırkçı adalet sistemi yüzünden hak ettiği cezayı almamasından ötürü perişan olmuştur.

Sessiz sinema, hatta bütün sinema tarihinde akla gelen ilk isimlerden biri olan Charlie Chaplin’in hayatını konu edinen bu belgesel, içerisinde daha önce görülmemiş görüntüler; Chaplin hakkında bilinmeyen gerçekler ve ünlü sanatçı hakkında izleyeni büyüleyecek birçok şey barındırıyor. Erken hayatına Viktorya döneminin Londra’sında başlayan ve hayatını idame ettirebilmenin bile son derece zor olduğu bu yerde yeteneği ve azmi sayesinde Hollywood’un en gözde oyuncularından biri olmayı başaran Chaplin, her ne kadar böylesine hızlı bir biçimde zirveye çıkmış olsa da; meydana gelen birtakım skandallar nedeniyle aynı hızda düşüşe geçmiştir. Ancak her ne olursa olsun Chaplin, sinema tarihinin en önemli isimlerinden biri olmayı başarmıştır.

Arjantin’de Atletico Boca Juniors takımına girmeye çalışan gençleri konu edinen etkileyici bir belgesel.

Ev Bulmak, insan kaçakçılığının dehşetine maruz kalan Kamboçyalı üç genç kadının hayatlarının derinliklerine inen inanılmaz derecede dokunaklı ve düşündürücü bir belgesel. Derek Hammeke'nin yönettiği film, günümüz köleliğinin acımasız gerçekliğini gözü kara bir şekilde tasvir ederken, bu cesur hayatta kalanlar için bir umut ışığı da sunuyor. Hammeke, üç yıl boyunca bu olağanüstü kadınların yolculuklarını yakından takip ederek deneyimlerini dürüstlük ve vakarla paylaşmalarını sağlıyor. Seyirci, bu kadınların katlandığı acı ve yıkıma, aynı zamanda hayatlarını yeniden inşa etmeye ve benlik duygularını geri kazanmaya başlarken sahip oldukları inanılmaz güce ve esnekliğe tanık olurken duygusal bir hız trenine biniyor.